Sunday, February 13, 2005

“Dünyam, Hayata ait”

Pamuk ipliğini o zannedip koşturmaya başladığımdan beri çekiciliğini ilk günkü gibi korudu. Üstünde yol alanların daha önce attığı düğümcükler; kimisi bana tuzak, ona köprü olan yollar. Yolların ardında bırakılan korkak ruhlar.

Cesaret lazım pamuk ipliğinin gidişli dönüşlü kıvrımlarında yol alabilmek için. Cesaret lazım düştüğünde yüzünü toprağa sürtüp tekrar kalkmak için. Cesaret kilo ile satılan bir şey değil ki; çarşı, pazarda satılsın. Gel, gel abla, cesaret bunlar, gel! Sanırım bir gün böyle bağıran bir esnafa rastlarsam bu adamın adı cesaret olur ;))

Aşık olmak için de lazım cesaret. Kesin yürüdüğün yolda rastlarsın o düğüme. Ayağın bu düğüme de takılsın. Canın yanmayacak, düş toprağa, öp aşkı. Elinden tutandır o, dilinde türkü.

Hayat; o kadar sorguluyorum ki bunu. Birçok dalı var altında, hangisinde barınmak istediğin bazen senin, bazen onun, bunun, şunun. Tekil ve çoğul şahısların elinde.

Acaba çevremde iki gözü görüp de kalp gözü kör olan kaç insan var? Kaç insan düştüğü kuyuyu aydınlatabiliyor düşünceleriyle? Acaba kaç insan hayatı yaşayabiliyor?

Tanıyorum bu yoldan geri dönen birkaç ciğersizi.

Yapamam gidiyorum!

Sevemem korkuyorum!

Ölemem ölüyorsun ve ölüyorsun!

Gürültüsüz ölemiyorsun ama korkak.


Zamanını kullanmayan insanlar tanıyorum ben. Bunların gözüne sokacaksın akrebi de, yelkovanı da. Kurban edilmiş yaşam, nedir bu böyle ya.

Sattım da geldim tüm maskelerimi. Paylaşmıyorum hiçbir Tanrıyla. Dinle; bu senin kaderin denilen deli saçmasını. Hayır, bu benim hayatım, yaşamım bu benim.

Seninle düşüp kalkmıyorum diye bana silmem gereken anılar vermen beni yıldıramıyor.

Bu göğün yıldızı benim. Burasının aşçısı da benim. Kendin pişir, kendin ye. Budur hayat. Ortak koşamam x’i, y’yi. Benim bana olan aşk tutkum bu.

İzin vermiyorum karışmalarına.

Anne, baba, sevgilim oturun oturduğunuz yerde. Orası uçurumsa da ben oradan atlayacağım. Pekala çıkarım tekrar. Yapmam gerekenler denmemeli. Bilgisayar mıyım ben? "dir" deyince dosyalarımı göstereyim sana.

Kaç insan elini kolunu sallayarak turluyor caddelerde gözlenme korkusu olmadan? Bbg içi bbg. Pazardan aldım bir tane eve geldim bin tane. Biliyorum, biliyorum o esnaf seni kandırmış, doldurmuş poşetine. Bir yumruk darbesi parçala ve ye.

Yok, yok öyle basit değil. O cesursa, ben aslan kralım. Benim hayatımın eti de kemiği de benim. Evet benim. Gittiğim yollar benim, sarıldığım kollar, konuştuğum gözler benim.

" “Yollar.” – İnsanlığı büyük tehlikelere sokan hep sözde “kısa yollar” oldu; daha kısa bir yolun bulunduğu haberinin sevinciyle hep yolundan ayrılıyor... ve yolunu kaybediyor."
Nietzsche – Tan Kızıllığı


Yarın mangal partisi var; damarlarımı kokoreç yapacağım kanım fütursuzca dolaşsın diye. Ciğerlerimi ekmeğin arasına koyacağım temiz hava alsın diye. Beynimi şişe geçiricem, dişimin kovuğuna sığmayacak düşüncelerimi maydanozumun yanına salata yapacağım.

Sense; yıkıntılarının arasından beni seyredeceksin,!

Bu hayat benim!


Bu hayat senin, sizin!

Hayatlarınıza el deymeden yaşayın ki; Zümrüdüanka kuşunun kanadında uyuyakalma şerefinden mahrum kalmayın.

No comments: