Thursday, February 24, 2005

Düşüm, Hayata Dair

Trafikte arabaları ve yayaları yeşerdikten sonra sararan ardından kızaran trafik ışığı durdurur. Kimi de durmaz ya o ayrı konu(Bunlar halkın taş kökü yiyen kısmıdır).

Durmak eylemi; hemen harekete geçecek olmayı akla getiriyor. Sen ne sanıyorsun ki? Durduğun zaman dinlenebileceğini mi? Sakın böyle düşündüğünü bana söyleme. Yahu insan nasıl potansiyel enerji sarf ederken dinlenebilir ki?

Dur! Dur be ;)

Enerji kaybolmaz(Evet). Hareket enerjisi (Kinetik Enerji); hareketlerinden dolayı cisimlerin sahip olduğu enerji, durum enerjisi (Potensiyel Enerji); cisimlerin bulundukları konumdan dolayı sahip oldukları enerji. Farz et ki caddenin ortasında öylece sermişsin bedenini asfalta(Farz et ki Hindistan'da bir ineksin ve kimse sana dokunmuyor). Kımıldamadan, hareketsiz öylece. Hiç bir şeye aldırmadan duruyorsun (Aslında durduğunu sanıyorsun). Enerji harcamadığını sanıyorsun. Ama oradan kalkacak gücü topluyorsun farkında değilsin. Ve insan durduğu anda daha çok enerji sarf eder. Bir dahakine yetişmek için şarj olmaktır durmak. Durmak yorulmaktır en beterinden.

Hayat bu yaşadığın, duracak vaktin yok. Düşünsene biri var beklediğin ve sen duruyorsun ona yönelen tüm düşlerin durmuş. Gelişine hazırlık yapıyorsun içten-içe. Şimdi gelecek olan hareket halindeki mi? Bekleyen duran mı? Daha çok yoruluyor elbette duran.

Durmak; bir şeyler yitirmektir biraz da.

Yerinde saymakla durmak arasında çok fark vardır. Yerinde saymak aptal işidir. Sürekli tekrarları yaşarsın. Duransa öylece kalakalmıştır. Harekete geçeceği andaki enerjiyi depo eder bünyeye, beyne.

Dur, yoksa ateş ederim! Polisiye filmlerde çok sık duyuyoruz bu lafı. Aslında sevgili de sevilene böyle demiş. Sevilen durmamış ve kalp gözüne yerleştirmiş o kurşunu. Aşktır bunun adı da.

Dur, yoksa ateş ederim bak ;)

Durmamak lazım çünkü yarın yok. Kota koymamak lazım yaşanasılara. Özgürlük olmalı anıldığın her yer. Kuralsızlık olmalı. İsyan olmalı isyan; kendine mahsus. Arayan olmalı insan sürekli aramalı.

Duruyorum ve hiçbir dış kuvvet beni etkileyemiyor. Yok ya, yalan demeyeyim etkilediğini sananların bileşkeleri sıfır.

Bunları söylüyorum, düşünüyorum ama o kadar zor ki baktığın yöndeki senleri yakalayabilmek. Kırıyor bazen o sıfır bileşkeler düşlerini. Düşlerin kırıldı mı ne yaparsın? Ya düşeyazarsın(Düşersin yatağa döşeğe) ya da düşe yazarsın ;) Ben ne yapıyorum? Düşe yazıyorum.

Onun için bu kadar cesurca meydan okuyorum pala bıyığının altındaki pembe rujlu erkeklere;) ya da pembe rujunun altına gizlenmiş pala bıyıklı kızlara;)

Durma öyle. Anlatmak istediğimi mini mini bir kuş gibi koyamam ben avuçlarına. Soru işaretleri ve ünlemlerle tango yaptıktan sonra dinlenebilirsin virgülde.

Yeniden ve yeniden gidip-geliyorum köşelerde. Düşümde gördüğüm gerçekleşecek o olaya üzülüyorum. İşte ben de üzülürken duruyorum. Durduğumda pillerimin kutup başlarını ıslatıyorum, küsüyorlar bana. İyi ki varsın,,

Kendine has olmak lazım. Tek başına, başın kaşına kaşına, yeri geldi mi ıraklara kaçabilmek için. Kafanı ve dilini passız kalemtraşla açmalısın ki; sivri köşelerde dans edebilesin. Toplumda ameleler sivrilerdir. Çünkü çimentoyu o karar ve tuğlaları o yerine koyar. Amele kendine has insandır. Kendine has olan insan kaos yaratır. Hedefleri vardır. Yayın ucunda düşleri vardır.Düşe düşe, kimi zaman eksile eksile çizer diliyle toplumun “T” sini, tuğlanın “T” sini.

Hayat bu yaşadığın. Düşündüğün, hayal kurduğun kadar buradasın.

“Rüyalar da olmasa göremediklerim kadar yaşayacağım." Ebda

Hayat bu; paylaşmalısın öğretilenden ötekini,

Hayat bu; durma, durak yok.

Hayat bu; çölün ortası. Sense serap görüyorsun etrafında biletçi, durak ve otobüs yok.

Hayat bu; benim. Ve ben kendine mahsus biriyim.

Ve de tüm maddeler kargaşa yaratabilir.

Durmayın!

Durma!


Durama! Üretin bir şeyler.

Bak, şimdi dopdolu bir tını var seslerde

Cırcır böcekleri bile yepyeni heveslerde

Sessizce akıp geçerken yaşamlarımız

Çınlıyor artık dopdolu nefeslerde

Oruç Aruoba

OL

AN

(Sen ve ben – Geldin)


Tükettiğinin “T”sinin; toplamının “T” si kadar üretemesen bile Türkiye Cumhuriyetinin “T” sinde yaşadığını unutma! Türk’ün “T” si olduğunu hatırla. Tuğlanın “T” sini, Te cetvelinin “T” sini kullanarak dengele ki takozun “T”si bulaşamasın işine. Buna ihtiyaç var. Sakın durma. Durup da arkana bakma. Koyduğun tabelaların “T” sini sökseler bile ardından, aldırma. Durma sen! Unutma!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.


(Her şey yıllar önce söylenmiş zaten.)

Durma ki; gücün olsun, paylaşasın. Gücün olması; zamana bağlı, işe bağlı.

Gücün “P” si = işin “w” si / zamanın “T” si

Kolay gelsin, ;)

No comments: