Saturday, August 01, 2009

İçimdeki gerçek kız çocuğu beni terk etti.

Nerden başladım hayata bilmiyorum artık. Yenmiş, kullanılmış en çürük kısmından başladım galiba. Görev edindim burda yenilikler yapmayı. Kırık dökük bir heykel gibi seyrediliyor olduğumu daha yeni anladım. İskeletim bir tarihi anlatıyor gibi ama araştırmaya bile deymez bir iskelet işte. Tüm varlığım bir çeşme gibi akmak istemiştim halbuki, şifa dağıtan iki kolum gibi, ırmak gibi akmak istemiştim gözler önünden gönüllere. Ne toprak kabul eder ırmaklığımı ne de herhangi bir ırmağa karışabilirim artık. Artık neyin yaptığı bir parça olduğumu bile bilmiyorum. Ne olduğumu anlamadım. Zamanın kollarımdan aktığı bir ırmak işte, herkezin seyretmeyi sevdiği aç bir zaman ama ortaklık edemediği kadar acı, yanlız bırakılacak kadar acı, acı bir zaman.

Meydan okudum buharlaşan estetik tarihe. Yüzümde açtığı çukurları kaba etimden kopara kopara örttüm. Delik deşik , yamalı ve kanar durur oldum. Oldum genede. Durmadım, aradım. Beklemedim hep sordum.Sordum ve coştum. Tahtıma kurulan jiletlere ve kesiklere aldırış etmedim, taşırım ve taşarım dedim böyle.

Taşıdım ve taştım.

Şimdi "Yitirdim mi kazandım mı,?" diye sorarsan bana. Sorarsak bana: Artık burda değil -yitirdi. Hep beraber yitirdik. Yitti ve gitti. Canlı canlı gömdü gövdesini içine içine bulaşan kire ve kayıp gitti. Karanlık bir güneş gibi batıp gitti. Söyledi durdu bu kız: Bırak bırakabilirsen dedi, yaz yazabilirsen, at atabilirsen.

Bıraktı, yazdı ve attı... -Gitti.

Kapı önleri yok. Artık dört yolunda ötesinde, atlılardan da hızlı.Ben cehennemimde göz yumdukça yitti-gitti. Dilinin boşaldığı, kalaminin yazılmamış satırlarını bıraktı o çukur tümsek ayna odada ve açılır kapanır kapısından çıktı, benim sesimle konuşa konuşa geçti dört yolun koridorundan. Açtı gözlerini hayata bir damla su kalan gözlerini , bakmaya kanamadığım. Söktü.

Herşeyi etin ruha doldurduğu çerçeveyi bana dolu, ruhuma boş. Boşaltıp gitti.

01,08,09 16;00 Torino
Muti
Ebda bir ada, adanın adı Elalminda. Çok yaşa.