Monday, October 30, 2006

ya sen naptın kendine böyle ya

Söyle bana hangimiz sevdi haaaaaa?
söyleeeee
söyleseneeeeeeeeee

Ben sevdim ben
ben sevdim seni bennnn

Vira

Ya ben artık avlanmak istemiyorum yaaaa, hem artık burda avlanmakta yasak. Çok ciddiyim ikili ilişkilerde girilen avlanma – avlan durumlarından cok sıkıldım. Artık öğğğ geldi. Birden bire geliştiğinde hani aklında bir şey yokken, anlamadan beyninin değil de kalbinin merak ettiği acaba elleri nasıl,? Yada sevmeleri nasıl diye farkında olmadan düşündüğün hislerden bahsediyorum. Hani dokunulmaz adamların varlıklarından bahsediyorum. Ve bu dokunulmaz adamlar görülmezde üstelik ve duyulmazlarda. Yanakta bıraktıkları hissi organların bile senle paylaşmak istemez. Hani çekim alanına sızan virüslerden de olabilirler, seni yıkıp yakmak için sızmışlardır evine. Zaman dersin demi her zaman. Dokunulmaz adamların maskesini düşürende zaman değil miydi,? Öyleydi, ama hep öyle olmasın diye uyanmadık mı,? sabahları gece gördüğümüz inanılmaz kabuslardan. Yani hep iflas etmedik mi,? Ve iflah olmaz bir edayla tekrarlarını yaşamadık mı,?aşkın. Kim bilir kaç kere takıldık kahrolası çarkın bir kenarlarına. Yok yok şimdiden sonra ne yöne baktığımı göremezsiniz. İstemem üstüm kalsın, elimde olan bana yetecektir. Ve inkar edeceğim belki, ve çocuk ustalığıyla kaçacağım belki ama hayır bu sefer ben yakalanmayacağım. İflah olmam ben. İnandıklarım için savaşacağım. İnandıklarım için yaşayacağım. Neye inandığım kimseyi ilgilendirmez. Ne için savaştığımın da önemi yok. Ben artık bana inananlara anlatacağım öykülerimi, sevginin saf bir gülüşten ibaret olduğunun farkında olanlara gülümseyeceğim. Kucak kucak dolmayacağım belki, belki çok temkinli davranacağım ve nereye gittiğimi ben bile bilmeyeceğim ki bundan sanane. Ne var biliyor musun,? Döndüm sana baktım, geriye sardım filmi en başına gittim. O tanıştığımız günlere döndüm. Amma da salakmışım be, su katılmamış salakmışım, yada öyle davranmışım. Bilmem ;) Neyse Sana baktım demi baktım da ne gördüm biliyor musun,? Boşlukta minnacık debelenen bir nokta. Zavallı bir nokta. Başladığı her cümlenin katili bir nokta. Sonra diğer leşlerimi de serdim yanına, oldular mı? boşlukta üç nokta ... Anlamsız anlamsız dolaşacaksınız cümlelerden cümlelere ve hep en son siz hatıra geleceksiniz. Beni sevmediniz diye size kin tutacak değilim herhalde ama acınası bakışlarımı ve sözlerimi söylemeden bakmadan edemem biliyorsunuz. Kendi kendimi ben ele veririm, sen anlattıklarımı dinlersin, o kadar. Ve o kadar olan her kaba sığarsın. Dilimin fütursuz olduğunu bilirsin hatta çekindiğini de bilirim benden nasibini almaktan. Neyse bundan sonra kuracağım cümlelerde pek bir görevin de kalmadı bir düşünsene hanginize sıra gelecek... Aşık bir insanın acısını dindirmek için yapmayacağı şey yokmuş bunu bugün dört saatte okuyup-bitirdiğim kitaptan öğrendim. Kitapta diyordu ki; “Ömer ona aşık olduğu için gidip başkasıyla evlenmişti, Aslı da Ömer’e aşık olduğu için şimdi Sinan’la sevişecekti. Aşık insanların ızdıraplarını dindirmek için yapmayacakları şey yoktu belki de... Bu öyle bir fırtınaydı ki, insan umutla her sığınağa koşuyordu. Sizinle sevişen bir insanın aslında kiminle savaştığını bilemezdiniz. Sizi öperken kimi öldürmeye çalıştığını, sizi severken kimden nefret ettiğini tahmin bilemezdiniz.” Sizi bilmem ama ben kitap okumayı çok severim aslında hem de çok severim cidden. Ve herşeyi okuyabilirim. Gerekli/Gereksiz bilgiler ansiklopedisi olmamda bundan dolayıdır herhalde. Siz hiçbir roman kahramanına aşık oldunuz mu,? Ben olmuştum ve hala o kahramana aşığım. Kahramanımın adı Orhan. (Berrin Kaplan – Hak Etmediğim Kadar Yalnızım) Orhan tamda istediğim yani istekten öte hayallerimdeki gibi birisiydi ve ben kitabın sonu geldiğinde hüngür hüngür Orhannnnn diye ağladığımı hatırlar şu satırları yazarken de gözlerim dolar Orhan’ı özlerim. Birde Sirrus Black var o benim dost kahramanım onun sırası değil şimdi. Bugün güzel ve güneşli bir gündü Hem Cumhuriyet Bayramıydı anlı şanlı bir zaferdi hemde benim için bayram niteliğinde bir gündü. Nerde olduğum kimseyi ilgilendirmez. Gittim ve geldim. İşte yolculuğum sırasında bitti kitap ve bayılırım bir yolculuğa sığan kitaplara ;) Hem kitap gibi hatun olmak da vardır işim raconunda ;)) Okuduğum bir satır hafızama kazındı bende oradan baktım bıraktıklarıma. “Sen yer değiştirdikçe anlamlar kayıyor, iyiler kötüye, yanlışlar doğruya dönüşmeye başlıyordu. Aşağıdan baktığında büyük görünen şey yukarıdan baktığında küçülüveriyordu, oysa baktığın şey hep aynıydı.” (Hande Altaylı – Aşka Şeytan Karışır) Bu kitabın sonunda da Ömer denen kahramanın kahraman olmadığını ve şu an ilk uyuz olduğum dövesimin geldiği kitap karakteri olduğunu söyleyebilirim. Neden Orhanlar ölür be... Keşke Orhanlar ölmese. Duyar gibi oldum kes kes şamatayı demenizi. Durun durun daha bitmedi,! Cuma gecesi Ben, ayki, aplam çok mu güldük setbaşında ne. ;) Sanırsam o ördeğin dili çıktı diye güldüm, birde gülmek istediğim için güldüm.Güldüm işte iki tane ellilik efesin beni soytarıya çevirmesine güldüm. Yanaklarıma varana kadar uyuşmama güldüm, yatağa gömüldüğümde deliksiz uykuma güldüm. Ağlamamak için Güldüm işte. Ağlasam aylarca ağlayacak kadar bir çırpıda güldüm ve bundan sanane. Yılların bana yaradığı senin canını sıkan özgünlüğe ulaştırdığı için güldüm. Ve çok keyifliydi. Şimdi sokun bunu kafanıza özgürlük yoktur rahatlık vardır,!(Ortamda iki tane Muti birleşirse Ayki de yelkenleri indirecektir ;Pp) Ben çok özgürüm evet ama kendi hayal alemimde. Ve bu aralar rahatsız edilmek de en son istediğim şey. Siz deyin gene kaşınmış ben diyeyim artık takılmıyorum o mevzularda. Ya albatroz’ un dediği gibi ne sitem var ne sitemim ;) Yani adı sanı yok, takılıyorum abi kime ne,? Herkes böyle bilsin, herkes deyip de ardıma üç nokta olarak attığım ve tepeden baktığım evrenin sonsuzluğunda kendini ziftin peki sanan fazlalıklara. Kime ne bugün bayramı kimle kutladığıma? Hem ne var biliyor musun? –ki sanmam bilebileceğini bilseydin tepe taklak olurdu aşka dair bildiğin her şey. Yani ayaklarımla ezdiğim kaldırım taşlarından farkın kalmazdı iykide beni hiç sevmemişsin. Yani aşk için çılgına döndüğüm gecelerde sen beni sevdiğini söylerken iykide yalan demişsin. Yoksa ben nasıl kendime bu kadar güvenir ve bir o kadarda tehlikeli hala getirebilirdim ki? İyiki keyfim yerinde, iyiki anladı kalın kafam keyfin şu an hissettiğim öte bir şey olmadığını ve ötesini hep benim uydurduğunu. Uydurmaktan ne denli keyif aldığımı nasıl tarif edebilirim sana; uzun bir cadde üzerinde çivi topuklu siyah ayakkabılarımla geçerken altımda ezdiğim kaldırım taşından farksız değilsin. Neymiş miş miş, dinliyorum. Yaaa öyle uzatırlar adamı işte. ;) Burası Elalminda abicim burda benim keyfimin kahyası bir tek benim. Ve burası benim en huzurlu olduğum tek yer. Ne demiştim ben bundan sonra her kez hak ettiği değeri alacak değil mi? Değil mi? Demiştim bunu demi. Demi, demi demi. İşte şu aralar benim hangi yöne baktığım kimseyi ilgilendirmez . Nereye gideceğim benim bile umurumda değil. Ve biliyorsun her zaman korktum kendimden.

23;57
29,10,06

Friday, October 27, 2006

Sevdiği günlerden biriydi,,,

Sevdiği günlerden biriydi,,,

Bu kadar aşkın arasında en muhtaç olduğu his, en tutkun olduğu his sevmeleri sevmekti aslında. Acımasızca belki ve bir o kadar güvensiz belki de ama net olan bu.

O kız kabuslarını benim düşlerimde gören bir çocuk aslında. Onu seven elleri öpen kız çocuğu da o, inciten elleri parçalayan da o. Arada sıkışıp kalmışlığın en büyük feryadı aslında, ne yapsa boş.

Hayallerini benim günlerimde yaşayan, cevapları arayan o. Biz onunla hep beraberiz istediği sürece.

,,,,,

Sevdiği günlerden biriydi... Gözlerinde güldüğünde tüm dinleri birleştirecek ışığı taşıyan evrenin, en ihtişamlı kapanıp açılmaları vardı. O güldüğünde dertlerini unutan insanlar vardı her birinin ellerine sarıldığı. Kucak kucak sarılmaları vardı, şifa dağıtan bir elin omza dokunduğunda saçtığı ışık gibi görülmezdi güldüğünde gözlerindeki mucizeleri. Ama gözlerinde güldüğünde tepeden tırnağa bir mucizeydi seyrine doyamadığım. Seyirlikti sevdiğinde. Gözün bebeğiydi, uzak olan yakındaydı ve kız seyirlikti. Seyrettim.

Bilinmez diller konuştuğuna şahit oldum defalarca. Ve sadece bakarak, baka baka insanın içine aktığı konuşmalara da şahit oldum. Öpmelerine de tanıklık ettim. Hep merak ettim seyrederken doyamadığım öpmeleri nasıl oluyor da onan zarar vermiyordu. Bir yangın düşün, isteyerek atladığın, seyrettiğin ve herkesin aynı anda aynı acıyı hissettiğini düşün ve bununla yanmak için feda edebileceğin günahları düşün dağlan ateşle. Seyredeni de yakan öpüşlerini gördüm, yandım.

Şimdi öyle anlamsız gelse bile bu kızın sevmelerini seyretmeyi, dinlemeyi çok özledim. Uydurduğu masallara tanıklık ettim, şimdi onların gerçekliklerini anlatan ama aslında inanılmaması gereken bir izleyiciyim sadece.

Ben bile o kıza en yakın olan ben bile izin verdiklerinden öteye ulaşamadım. Hissettiğim tek şey bilmediğim ve daha onunda uydurmadığı ve benim inandırmak için anlatmadığım onlarca hikaye yaşıyor içinde.

Severken seyirlikti, aşıktı kendine, kendini sevenlere.

Aşk-ın bir kirpik ve ete duyulan özlem olmadığına tüm inanmayanlar içinde inanıp içinde kaybolduğunu gördüm. Bu onu son görüşümdü zaten,,, Şimdi anlatmak hiç kolay değil. Tek diyebileceğim kaybolan kızın dünyasını ve oraya ait olmayı seyretmeyi, gözlerinde yaşadığı hayatın her karesine tanıklık etmeyi çok özledim.

Ne olur çocuk geri dön,,,
Tüm garipliklerine yoldaşlık edeceğim,,,

24,10,06
02;23

“Bugün günaydın deyip-güzelliklerle içini ısıttığın insan yarın tüm mutlulukları burnundan getirebiliyor. Canını sıkmasına izin vermesen de insan gene yapacağını bulur, üzer seni. Ailede böyle. Dün annen, baban, kardeşlerin burnunun ucundaydı, onlar için hayaller kuruyordun (gerçekleştirebilmek için). Şimdi ayrılığın daha iyi bir şey olduğunu düşünüyorsun.
Uzun zamandır sırılsıklam uyanıyorum uykumdan, titreye titreye. Çocukken en güzel yaşında yaşadıklarını, gördüklerini tekrar tekrar yaşıyorum uykularımda ve hıçkırıklarımızı kimse duymuyor. Sarışın minik kız, eteklerini tuta tuta evin önüne geliyor. Ağlamamak için kaskatı gözlerini görüyorum bir solukta. Ve ben rüyalarıma dolan kızın ağlayamadıklarını kabuslarımda ağlıyorum. Meğer ne çok üzülmüşüm, yazık diyorum kapı önündeki o kızı görünce bir başka kabusta daha. Ve bir daha ağlayamadıklarını ben ağlıyorum. Ardından kendime, yaşıma bakıyorum, nereye kaçsam beni bulmuşlar, Yaşadığım şeyleri atmışlar dizdiğim raflardan ve kilitlemişler hep bir sonraya, hep bir sonraya. Yapamadım asla unutamadım.
En zayıf anımda bile kafamı eğmeyişlerimi hatırlıyorum. Hem de kimseye. Giden gitmiş esen kalmış hep. Bu şehrin bütün duraklarında kim bilir kaç kere bekledim,? Beklemeye ihtiyacım varmış benim gelmenize değil,,, Ben iyileştirdim kendimi çünkü, ben merhem oldum yitirdiklerimi onarmaya,,, Hala giriyorsa rüyalarıma kapı önünde bekleyen ufak sarışın kız çocuğu ben intikamımı almışım bizi bilmek istemeyen, görmek istemeyen sizden. Her vakit dediğim gibi, İntikam kendinden alınır.
İçimde, öyle güzellikler gizli ki, elini attığında gülümsüyorum sana. Ve sırtını döndüğünde iyilikler diliyorum senin için. İçimdeki güzellikler hep onun eseri. Baştan aşağı bir yapıt gibi duruyorum böyle düşündükçe. Biz kötü olmadık hiç. Üzdüysem eğer, başarabildiysem bunu. Beni hem sevmeli hem de öldürmeli,,,Eğer seni kapı önünde bırakan şeyin kucaklar onunla büyüyüp-ufalırsan yücelmişliğe ulaşırsın. Ardından anlamsız gelir kavgalar, korkarsın. Anlamsızlığı allayıp pullayıp sunarsın seni üzenlere, bana. Sakinsindir ve alçak gönüllü, alçaksındır. Gülümsersin, ibadet yapar gibi gülümsersin iblisi kovmak için düşüncenden.
Zaman gelir, rüyalara dolarsın, gözlerinde dolarsın bazen yabancıların, tanıklık eden gözleri de süzersin.
Tazeliğini koruduğu sürece bir dizi kabus ta birleşmek üzere gülersin bir kere daha işte, ;)
Ve,
Tüm hiçler acıttıklarını kendileri de acıyacaktır... – Ebda-“

27,08,04
10;27

Bayram Sonrası,

Ah bir telaştır aldı gitti beni. Bayram geldi gecti ve bu haftada bitiyor işte, dört gün evden dışarı cıkmadım, Bayramın 2. günü ekmek almak ıcın fırına gittim ve aaa dısarısı sıcakmıs dedım. Biz kutuplarda yaşıyosda ;) Misafirler geldi hizmet ettik bizde. Şimdi insanın elinden her işin gelmeside çok kötü bir durum, herşeyi bilmemek lazım ;Pppp

Sonraaa gelen mesajlara cevap vermedim evet koca kulaklı eşşek benim ;)
Hep beraber söyleyelim;
Arkadaşım eş, arkadaşım şek, arkadaşım eşşek
Ama uzun kulaklarımı son bir kez sallamıyorum hala buralardayım ve ben iflah olmam ;)

Bayramın son günü minik bir aile olup lunaparka gittik.


Evet evet tahmin ettiğiniz gibi çıldırdım. Alphan dan daha çok eğlendim.


Çok çok eğlendim. Çarpışan otolara bayılıyorum. Heleki bir çirkeflik yaptığım foto var aşağıda çüş dedim ya amma çirkefsin muti. Benden trafik tabelası olurmu aceba ;Ppppp Bana kotu araba kullanıyon demeyın tamammı cıldırıyorum,,!


Bu fotoğrafta adam diyorki kusura bakmayın buyuklerı bındıremıyoruz, ben hemen atlıyorum ordan yoko daha ortaokula gidiyor ;) İşte zehranın bu bakışları adamı ve kendini ortaokula gittiğine inandırmaya calısan bakıslar. ehauheua Ben sana dedim demi emel cocuklugunun ıntıkamını almak ıcın cagırdı senı ahahahahah




Hızlı trenede bindim. Ama cok kısa suruyor ya. Ardından donme dolaba bindik dört kız kardes ikişerli gruplar halinda ablam muti ve ben muti bir sepette diger kardesim olan mutilerse diger sepette ;Pp
Ama bu iki ufaklık kardes yukseklikten cok korkuyorlar istedilerki ablam birini yanına alsın bende birini ama biz sattık bunları heheheh ay cok komıktı. Şimdi ben yukseği cok severim keza iki kere bungee jumping yapmıs biri olarak ve ilk fırsatta yamaç paraşütü ve ucaktan paraşütle atlamayı denemek isteycek kadar severim yüksekleri yani yukardan esen rüzgarın damakta bıraktığı tadı bilirim. Bilmiyorum ya heyecanı seviyorum hayatta işte. Yani beni sıkmayan herşeyi. Neyse benden artık öğğ geldi biliyorum konuyu dağıtmadan devam edelim. Bunlar kaldı asağıda ben yukardan sarkıyorum emellll emelll iste emelle zehranın şahane bakısları hatta hapishane gülleri dedigim bir fotoda var. tırsmanın doruklarındalar.
Ay şahanelerrrrr eahuaehu ;)
Aslında birseyden korkmamak cok kotu olsa gerek. Benimkide garıp bır durum yanımda korkan birisi olsun aslan parcası kesılıyorum evelallah ;)
Sonra ne demiştim hadi eyvallah,,!

Saturday, October 14, 2006

Neler oluyor,

Selam dostlar,

Bakın belki gene gelirim dedim ve dayanamadım ;)
Kimisi eski kimisi yeni seçmece yaptığım yazılarımdan gönderdim size.(Tam altı tane ama devamıda gelecek)

Fabrikada çok üsüyorum ben, birde oruçluyum elbette. Kanım çekiliyor.
Çok zayıfladımmı bilmiyorum ama artık 26 beden kot giyiyorum. (Yeni aldımda pantelonumu hemde cok ucuz eger ben gecen sene o kota o parayı vermeseydim simdi bu kottan 7 tane almıştım. Çüşşş bana bazen üzüntüden alışverise salıyorum kendimi çok çabuk geçiyor gerginliğim ;) Zaten hep derim Ben gardırobumu satsam bir araba alırım kendime, Çok tiksinç bir durum. Ama bu durum son 3 yıldır bu şekilde, inşallah kendime dur diyeceğim...)

Sonraaa ben hayatımda hiç güllaç da yemedim ama yiyecem. Tabi üstündeki narları yemeyecem.

Sonraaaa "bir sevmek bin defa ölmek demekmiş" dostlar.

Kalın sağlıcakla.

Hani Hiç Yaşanmamış Olan,(Sana Dair)

Şimdi anlatacağım hikaye hiç yaşanmadı ve yaşanmak için başlanmadı. Kucaklar kol kola, yollar yan yana bir yaşamdı. Yani kaybetmemek için hiç başlanmadı.
Hani çekim alanı vardırya insanın. Nedensiz, sebepsiz yere ayrılamadığımız kapı önleri vardır. (Kapı tokmaklarını çalmaya korktuğumuz kapılar)
Hani hiç söylemediğin sözler vardır,?
Hani hiç tutmadığın eller,?
Düşündüğün, acaba sıcakmı avuç içleri diye merak ettiğin.

En çok güldüğün, güldürdüğün ve sebepsiz küskünlükler yaşadığın. Gözlerinde nefreti gördüğün, sevgiyi gördüğün ama reddettiğin.
Bu nasıl tanımlanabilir;
Hani boğazına düğümlenir, hani yutkunursunda geçmez. Öyle büyüktürki. Ne yutabilirsin, ne çıkartabilirsin. Bağırsan belki düşecek. Yaşamadığını yaşamak için kaçtığın koca bir düğümdür bazen eller. Eller yürürken ellerine sallana sallana çarpar sanki hiç tutmadıklarını tutmak için sarfedilmiş bir hızla ve korkar hızla geri çeker el kendini. Gözler bazan dalar sen kahkahalara boğulduğunda.

Gözler hiç görmediğini görmüşçesine kocaman açarak bakar sana. Yanaklar kızarır, kahkaha boğazdaki düğüme katılır ve büyür.
Aşklar yaşanır aynı çevrede. Aşklar ki doyumsuzdurlar her zaman. O eller başka saçları okşar, bu dudaklar başla dudaklarla birleşir. Anlamazsın olan biteni. Uzaklaşırsın, uzaklaşırsın. Gözler uzağa düşer. Sözler de duyulmaz artık. Bir merhabanın üstünü kimse istemez.
Geri dönmemek için çıktığın evden yaralı bir halde geri dönersin. İlk gördüğün o ışık onun gözleridir. Hani öyle renklidir ki güneşi yanında hissedersin.
Ve hatırlarsın hala yutamadığın bir düğüm vardır boğazında.

07,10,06
23;35

"Yaşam kadar gerçek
Yaşamak gibi sahte
Öyle çok şey var ki
Yaralayan insanı
Bir yürek çarpıntısı
Onu her gördüğünde
Öyle çok şey var ki bak
Sana dair

Yanlış aşklar yaşadık
Yanlış köprülerde
Yanlış gemiler yakıp
Aldırmadan
İki damla su çaldık
Zamanın pençesinden
Aldırmadan, aldırmadan

Mucize gerek bize
Gidecek bir başka düş
Bir düş ki korkmamış
Zamanın karşısında
Ve bir çağ gerek bize
Ve bir çağ bundan özgür

Öyle çok şey var ki bak
Sana dair

Sonra kuşlar gitti
Anladım dünya yorgun
Sen yorgun, tortusu kalmış
Eski bir korkunun
Görmedik, duymadık
Demedik bunlar kötü
Biz var mıydık?
Aşk var mıydı?

Bu ne senden ilk kaçışım
Ne de ilk düşüşün yüreğime
Ne bu senden son geçişim
Ne de son küsüşüm kaderime
"

-Kumdan Kaleler / Sana Dair-

Söylediğim Sözler,

-Battal boy hayatın içinde kayboluyorum.- Ebda

17,01,05
13;29;06

-Ne kadar kendini kaybedersen, okadar onunsun...-Ebda

19,11,04
10;34

-Bütün hırçınlığım, bütün asiliğim işte bir ben yüzünden. Bütün çekiciliğim soluğumda sakladığım asi ruhta...!- Ebda

97

-Anne beni çok üzüyorsun. Bütün parmaklarını baş parmak sanıyorsun halbuki ben orta parmağım bu yüzden çok batıyorum ;)-

14,10,06
16;00

İmzasız

Yasal sevişmelerini yasakladım
Bedenimin

Bir bıçak darbesiyle
Yere serdim kendimi

Geçmişten - şimdiye ne gördüyse unutmayan,
Gözlerimi kapattım

Oluk oluk
Kanadım

Avuç avuç
Sevildim

Kas katı kesildim
Ölüm kramplarıyla gelirken,

Tut ulan ellerimi,!
!!!
Gene gidiyorum.
İmzasız, İmlasız,,,

28,09,06
13;27

Köprü

Dinliyorum;
Eskisi gibi heyecanla.

İlk defa özledim seni,
Kendime kızmadan.
Sarıldım unuttuğum sandığım anılarıma.

Ben sevmiştim seni.
Belki hala seviyor olduğum gibi.

Unutma,!

26,11,04 / Cuma
13;18

Ölümsüz

Elimi saklayıp ellerinde,
Kulağıma yaklaştır dudaklarını

Şimdi,
Söyle en sevdiğimiz şarkıları.

21,08,04
08;42;36

Soluğu Kesik

Soluğu kesildi ve yere düştü. İşte böyle bir anda kurtuldum demişti, tutmuştu ellerini. Hiç kimse anlamadı ellerindeki yılan soğukluğunu, gel zaman - git zaman aşk varmış dediler ve kız yerle gök arasına sığdıramadı aşk-ı.
Neyapmalıydı,?
Öyle sevip öyle istemiştiki, bilemedi. Kavgalar, kıskançlıklar, ardı arkası gelmeyen sorumsuzluklar... nasıl buraya gelmişti anlayamadı. Sadece sevdiğiydi ve yerle gök arasına sığdıramadığı.
Dediki; eğer bu ise "aşk" var git yoluna. Aşk-ı hiç yaşanmamış saymak istedi ama olmadı. Zaten herşey bir oyun değilmiydi,? Oyundu vede oynadı.
Kız ellerini havaya kaldırdı, gözlerini yumdu.
Bir, İki, Üç gözlerini açtı,
Hala orda,,,
Bir, İki, Üç ve parmak şıklattı, gözlerini açtı. Evet,
Sanki yarı saydam
Bir, İki, Üç ve derin bir nefes aldı, gözlerini açtı.
Sadece bir koku, kokusunu alıyorum dedi.
Ayağa kalktı, kokuya doğru yürüdü. Bir omuz darbesiyle içinden geçti Aşkın. Soğuk çok soğuk. Yere düştüler ve soluklar kesildi.
Herşeye karşın kuşların cıvıldadığı bir orman evde uyanmak ve taş duvarları olan oda evin büyük penceresinden bakarken gördü kendini. Pencereden seslendi; Alara hadi eve gel kızım...
Uzun sarı saçlarını dizlerime, badem gözlerini ellerime bırakan canımın canı o kovukta yaşıyordu. Evet gördüm ve soluğum kesildi.
Uyandım ve masal bitti.

Kaç zamandır yerde uzanıyorum farkında değilim.
Güneş tenime dokundu, saçlarımda dolaştı, dudaklarımı öptü. Yerde soluksuz uzanırken yağmurda geldi ziyaretime, öyle yağdıki içimi boşalttı, kalbime şimşekler çaktı ve ardından kar geldi, gögüzlerimi örttüler tane tane ve beklediğim rüzgar geldi. Esti, esti. Nem varsa soyundum ayağa kalktım. Çırılçıplak ruhumu, bedenimi rüzgara kattım ve yürüdüm.
Şimdi nerden esse hep çırılçıplak eser rüzgar ve delik deşik eder adamı. Nerden esse burnuma dolar kokusu.
Güneşten çatlamış dudaklarım, yağmurdan sırılsıklam olmuş saçlarım ve karın örttüğü bedenim erkendi gittiğinde. Doğru ergeç gidecekti.
Geç kaldı,
Erken gitti.
Soluğun kesik yerde uzanmış seniterk etti ve gitti...


21,09,06
00;45
Muti E
Ebda