Thursday, January 13, 2005

Ne zormuş değil mi Sevmek?

Bir kadını sevmesi demek bir erkeğin, bir kadın kadar huzursuz olması demek. Bilmiyorum, hiçbir teste tabi tutmadım. Kamuoyunda oylamaya da sunmadım, tamamen kendi izlenimlerim bunlar. Huzursuz olmalı ki; huzuru onda bulsun. Bayanlar böyle seviyor. Bir erkek için her şey daha basit ve basit olduğu için daha çok yoruluyor. Kadın kendini anlatamadığını düşünüyor, erkekse "Daha ne yapmalıyım ben bu kadına bunu anlamak için?" diyor. Evet aynen böyle. Fazlasıyla doğal olmalı iki beden birbirine, o zaman kelimeler yabancı kalmaz. Kadınlar çok diyor bu kelimeyi beni anlamadan da olsa üzüyor. Hikaye..! Kişi kendini avutur böyle. Seven insan nasıl üzer? Ve kişinin sağlık problemleri yok ise eğer nasıl anlamaz yaptığını. Kendini tanımayan, bilmeyen insan ispat yoluna gider, günümüz ilişkilerinde olduğu gibi. Yüzünde çıkan sivilcelerin bile koordinatlarını bilmez kişi. Eziktir aynaya bakamaz. Tanımaz kendini. Baktığı ayna kuaför Nurten’ dir ya da berber Kamil. O dedi, "Bu bunu dedi."dir ve bu "dedi"ler üzer, bilmezler. Şeytandır kendini öven. Bırak, ne isen o kal. Nedir bu uğraş sevi için?

Yalın ol, hiç eksiz... Eksiz sev. Özne bul bir tane bir de yüklemin olsun. Sorma yükleme, bırak dolaylı tümleci, b.li, b.siz nesneleri. Sen gizleme özneni, Sev!

Erkekse daha garip oluyor severken. Direk şartlanıyor. Ne kötü, korumalıyım onu! Elbet korumalısın ama ayı yavrusunu severken öldürürmüş unutmamak lazım. Erkek korkar gerçekse eğer sevgisi. Bir kadından daha korkaktır erkek severken, çünkü bilmez ne yapacağını kadının tam aksine.

"Gözleri beni sevdiğini söylüyor ama o inkar ediyor.", "Beni terk etti, ayrıldı benden." atraksiyonlarına da rastlanır ilişkilerde bazı bazı. Kandırma kendini! Seven nasıl inkar eder? Çıktım asfalt yoluna, taktım sepeti koluma, ben bir subay beklerken çöpçü de girdi koluma... Sen bir ilişkiye bunu mırıldanırken girersen eğer, böyle kalakalırsın işte. Fazla büyütmemek lazım gözde. Göz-ki çok derin sesler çıkarır gülerken. Sesleri görürsen eğer sen, giderken seni sevmediğini anlarsın o gözlere bakarak. Seven inkar edemez!

Hımm bir de; "Bu ilişkimiz başlayalı birinci ayımız ama o bunu unuttu!". Yapma, gözünü seveyim bu kadar basit olma, basit ol dediysek suyunu çıkart demedik. Aslında bu her şeyi planlı programlı yapmamak da demek. Düşünsene o bir insan. Bu tarihlerin ne kadar önemi var? Sor bakayım sokakta yürüyen insanlara Malazgirt Meydan Muharebesi kaç yılında oldu? Ya bir ya iki kişi bilir. Bu kadar kasma, yorma kendini. Bazen şeytan kaçıyor içime böyle laflar söyleyenleri hediye cambazı olarak görüyorum. Tıpkı Cırt Ayşe Teyze reklamı gibi. Kadın beleşe çamaşır suyu gelsin diye Ayşe Teyze'yi eve çağırıyor; "Ayşe Teyze çarşafım yırtıldı, ne yapmam lazım?". Aslında ne yapması gerektiğini kendi biliyor. E Ayşe Teyze de programlanmış; "Al bunu kullan!" diyor. Ve kadın bir çamaşır suyu sahibi oluyor. Bırak, bırak... Yalansın sen! Sev bir şey talebinde bulunmadan!

Kıskanmamak lazım birini, sevdiğini. Sevgi kıskanmakmış bak bak bak, yorma kendini bu kadar. Sevgi yormaz kimseyi. Böyledir sevginin tarifi. İntikam almakmış kıskandırmak kimi de böyle diyor. Giydiğin o buluzun inan hiçbir önemi yok. Kalbini örtme, aç gözlerini sadece sen.

İntikam almak istiyorsan eğer, ruhunu bedenden uçurmayı dene. İntikam budur! İntikam kendinden alınır! İnanma boş sözlere, bakma boş gözlere.

Bu sana son sözümdür derler. Bin bir gece masalı gibi gelir bana bu söz hep. Bu son buluşmamız, bu son kez sana seni sevdiğimi söylediğimdir. Sen nasıl neye nokta koyabilirsin? Kandırma kendini, "Onlar çıktı kerevetine..." dedirtme bize. Güldürme kendini. Neyin sonu gelmiş ki son sözünü söylüyorsun? Beyin fazlası laflar üretiyorsun! Hayali ithalat ve ihracat yapıyorsun! Neyi söylüyorsun? Sevgi son olmaz... Miladi takvimde bir başlangıcı da bulunmaz ve 0 olan, başlangıç kabul edilen İsa’nın doğuşuyla da alakası yoktur. Ondan önce de vardır sevgi. Dinozorlar da seviyordu birbirini ve soyları tükense de son olmadı, hiç birbirlerine demediler böyle. Maymunlar da öyle, sen hiç gördün mü? Böyle kavga eden maymunları? Güldürme kendini kafeste seyrettiğin maymunlara! Sadece sev! Sevgi tüketmez. Maymunları güldürme kendine!

Sevdiğini söylemek için meydanlarda bağırmana gerek yok, pencere altına inip serenat yapmana da gerek yok. Billboardlara yazdırmana da gerek yok. Parklara, bahçelere, oturduğumuz koltuklara kazımana da gerek yok. Günümüzde kroluk olarak adlandırılıyor bunlar belirli bir kesim tarafından ama hakikatten gerek yok. Sen seviyorsun diye ağacın gözü neden çıksın?

Kendine güvenmeyen insan kıskanır! Hatta şarkılar da vardır böyle; kıskanırım seni ben uçan kuştan böcekten! Yuh artık, nesin sen? Siyah bile Beyaz'ı kıskanmıyor, sen ne yapıyorsun böyle?
Yapma, bu sevgi belirtisi değildir.

"Mecnun Leyla için dağ deldi. Sen benim için ne yaptın?" deme adama, sevdi, yetmez mi? Hem Mecnun'la kıyaslama o karayollarının elemanı idi ;)). Yapma böyle sakat şeyler, ekmek hamurundan daha zekisin sen! Laçka olma, hamur olma.

Maymun olmadan sevebil ki, +’ların fazlalaşsın. Atom bile bir şeyler verirken + oluyor. Sevmekten korkma! En küçük yapı taşı bunu düşünmüş, sen düşün ve uygula. Sev! Önce Kendini!

No comments: