Friday, October 27, 2006

Sevdiği günlerden biriydi,,,

Sevdiği günlerden biriydi,,,

Bu kadar aşkın arasında en muhtaç olduğu his, en tutkun olduğu his sevmeleri sevmekti aslında. Acımasızca belki ve bir o kadar güvensiz belki de ama net olan bu.

O kız kabuslarını benim düşlerimde gören bir çocuk aslında. Onu seven elleri öpen kız çocuğu da o, inciten elleri parçalayan da o. Arada sıkışıp kalmışlığın en büyük feryadı aslında, ne yapsa boş.

Hayallerini benim günlerimde yaşayan, cevapları arayan o. Biz onunla hep beraberiz istediği sürece.

,,,,,

Sevdiği günlerden biriydi... Gözlerinde güldüğünde tüm dinleri birleştirecek ışığı taşıyan evrenin, en ihtişamlı kapanıp açılmaları vardı. O güldüğünde dertlerini unutan insanlar vardı her birinin ellerine sarıldığı. Kucak kucak sarılmaları vardı, şifa dağıtan bir elin omza dokunduğunda saçtığı ışık gibi görülmezdi güldüğünde gözlerindeki mucizeleri. Ama gözlerinde güldüğünde tepeden tırnağa bir mucizeydi seyrine doyamadığım. Seyirlikti sevdiğinde. Gözün bebeğiydi, uzak olan yakındaydı ve kız seyirlikti. Seyrettim.

Bilinmez diller konuştuğuna şahit oldum defalarca. Ve sadece bakarak, baka baka insanın içine aktığı konuşmalara da şahit oldum. Öpmelerine de tanıklık ettim. Hep merak ettim seyrederken doyamadığım öpmeleri nasıl oluyor da onan zarar vermiyordu. Bir yangın düşün, isteyerek atladığın, seyrettiğin ve herkesin aynı anda aynı acıyı hissettiğini düşün ve bununla yanmak için feda edebileceğin günahları düşün dağlan ateşle. Seyredeni de yakan öpüşlerini gördüm, yandım.

Şimdi öyle anlamsız gelse bile bu kızın sevmelerini seyretmeyi, dinlemeyi çok özledim. Uydurduğu masallara tanıklık ettim, şimdi onların gerçekliklerini anlatan ama aslında inanılmaması gereken bir izleyiciyim sadece.

Ben bile o kıza en yakın olan ben bile izin verdiklerinden öteye ulaşamadım. Hissettiğim tek şey bilmediğim ve daha onunda uydurmadığı ve benim inandırmak için anlatmadığım onlarca hikaye yaşıyor içinde.

Severken seyirlikti, aşıktı kendine, kendini sevenlere.

Aşk-ın bir kirpik ve ete duyulan özlem olmadığına tüm inanmayanlar içinde inanıp içinde kaybolduğunu gördüm. Bu onu son görüşümdü zaten,,, Şimdi anlatmak hiç kolay değil. Tek diyebileceğim kaybolan kızın dünyasını ve oraya ait olmayı seyretmeyi, gözlerinde yaşadığı hayatın her karesine tanıklık etmeyi çok özledim.

Ne olur çocuk geri dön,,,
Tüm garipliklerine yoldaşlık edeceğim,,,

24,10,06
02;23

“Bugün günaydın deyip-güzelliklerle içini ısıttığın insan yarın tüm mutlulukları burnundan getirebiliyor. Canını sıkmasına izin vermesen de insan gene yapacağını bulur, üzer seni. Ailede böyle. Dün annen, baban, kardeşlerin burnunun ucundaydı, onlar için hayaller kuruyordun (gerçekleştirebilmek için). Şimdi ayrılığın daha iyi bir şey olduğunu düşünüyorsun.
Uzun zamandır sırılsıklam uyanıyorum uykumdan, titreye titreye. Çocukken en güzel yaşında yaşadıklarını, gördüklerini tekrar tekrar yaşıyorum uykularımda ve hıçkırıklarımızı kimse duymuyor. Sarışın minik kız, eteklerini tuta tuta evin önüne geliyor. Ağlamamak için kaskatı gözlerini görüyorum bir solukta. Ve ben rüyalarıma dolan kızın ağlayamadıklarını kabuslarımda ağlıyorum. Meğer ne çok üzülmüşüm, yazık diyorum kapı önündeki o kızı görünce bir başka kabusta daha. Ve bir daha ağlayamadıklarını ben ağlıyorum. Ardından kendime, yaşıma bakıyorum, nereye kaçsam beni bulmuşlar, Yaşadığım şeyleri atmışlar dizdiğim raflardan ve kilitlemişler hep bir sonraya, hep bir sonraya. Yapamadım asla unutamadım.
En zayıf anımda bile kafamı eğmeyişlerimi hatırlıyorum. Hem de kimseye. Giden gitmiş esen kalmış hep. Bu şehrin bütün duraklarında kim bilir kaç kere bekledim,? Beklemeye ihtiyacım varmış benim gelmenize değil,,, Ben iyileştirdim kendimi çünkü, ben merhem oldum yitirdiklerimi onarmaya,,, Hala giriyorsa rüyalarıma kapı önünde bekleyen ufak sarışın kız çocuğu ben intikamımı almışım bizi bilmek istemeyen, görmek istemeyen sizden. Her vakit dediğim gibi, İntikam kendinden alınır.
İçimde, öyle güzellikler gizli ki, elini attığında gülümsüyorum sana. Ve sırtını döndüğünde iyilikler diliyorum senin için. İçimdeki güzellikler hep onun eseri. Baştan aşağı bir yapıt gibi duruyorum böyle düşündükçe. Biz kötü olmadık hiç. Üzdüysem eğer, başarabildiysem bunu. Beni hem sevmeli hem de öldürmeli,,,Eğer seni kapı önünde bırakan şeyin kucaklar onunla büyüyüp-ufalırsan yücelmişliğe ulaşırsın. Ardından anlamsız gelir kavgalar, korkarsın. Anlamsızlığı allayıp pullayıp sunarsın seni üzenlere, bana. Sakinsindir ve alçak gönüllü, alçaksındır. Gülümsersin, ibadet yapar gibi gülümsersin iblisi kovmak için düşüncenden.
Zaman gelir, rüyalara dolarsın, gözlerinde dolarsın bazen yabancıların, tanıklık eden gözleri de süzersin.
Tazeliğini koruduğu sürece bir dizi kabus ta birleşmek üzere gülersin bir kere daha işte, ;)
Ve,
Tüm hiçler acıttıklarını kendileri de acıyacaktır... – Ebda-“

27,08,04
10;27

No comments: