Thursday, August 31, 2006
Bury Me Deep Inside Your Heart - HIM
Let me wake up in your arms
Hear you say it's not alright
Let me be self dead and gone
So far away from life
Close my eyes
Hold me tight
And bury me deep inside your heart
All I ever wanted was you, my love
You...all I ever wanted is you, my love
Your're all I ever wanted, just you
Let me never see the sun
And never see your smile
Let us be so dead and so gone
So far away from life
Just close my eyes
Hold me tight
And bury me deep inside your heart
All I ever wanted was you, my love
You...all I ever wanted is you, my love
You're all I ever wanted, you, oh my love
You're all I ever wanted, you, my love
That's the way it's always been
My heart stops beating only for you Baby
Only for your loving
All I ever wanted was you, my love
You...all I ever wanted is you, my love
You're all I ever wanted, you, oh my love
You're all I ever wanted, you, my love
Bury Me Deep Inside Your Heart - HIM
Hear you say it's not alright
Let me be self dead and gone
So far away from life
Close my eyes
Hold me tight
And bury me deep inside your heart
All I ever wanted was you, my love
You...all I ever wanted is you, my love
Your're all I ever wanted, just you
Let me never see the sun
And never see your smile
Let us be so dead and so gone
So far away from life
Just close my eyes
Hold me tight
And bury me deep inside your heart
All I ever wanted was you, my love
You...all I ever wanted is you, my love
You're all I ever wanted, you, oh my love
You're all I ever wanted, you, my love
That's the way it's always been
My heart stops beating only for you Baby
Only for your loving
All I ever wanted was you, my love
You...all I ever wanted is you, my love
You're all I ever wanted, you, oh my love
You're all I ever wanted, you, my love
Bury Me Deep Inside Your Heart - HIM
Gelin çiçeğiydim, gelinciktim,
Önce izledim sonra yazdım,,,
Sevgili Dostum albatRoz a itafen..!
Çocukluğum gelincik tarlasını andıran bahçelerde gecti,
agaçlarla düşüp kalktım,
bahcelerde yaktıgım ateslerde patlıcan kozletıp patates pısırdım.
başbelası bir kız cocuguydum.
çocuklugum gelincik ve papatyaların bol oldugu bahcelerde gectı.
agaçları sallar dutlar toplardım.
dur agaclarına tırmanır asagı duserdım.
gelinciklerden dudaklarıma ruj yaptım cocukken, bir daha hıc solmadı kırmızılıgı.
cocukken ben başbelası bir cocuktum.
cevız agacından dusup eli bile cizilmeyen,
ceviz kabuklarından tırnaklarıma oje yapardım,
anlasıldıgı uzere kadın her mevsımınde kadındı,
incir agacından kargayla inadım yuzunden dustum ve kalktım.
ben dusup-kalkarım
ne elim kanar ne bacagım,
nede canım yanar.
dorduncu kattan asagı atladıgımdada asıl nıyetım yukarıdakı telefon tellerıne vurmak asagıdakı kum bırıkıntısıne vucudumu bırakmaktı.
asvalta dustum ve gene kalktım.
ve merdıvenlerden gene yukarı cıktım tekrar denemek ıcın.
papatları sevdım,
gelincikleri sevdim.
bir demet papatya arasına sıkıstırılmıs gelincik olmak istedim hayatta,
yani herhangi biri icin dunyalara bedel,
olamadık...
ve ben düştüm-kalktım.
hiç canı acımamak nasıl bir durumdur anlamadı kımse.
olanca adilikleriyle atıldılar,
onlar bana carptı, ben dustum, onlar yuvarlandılar.
ben kalktım, onlar öldüler.
düşünce aglamamak..
hep sevdim yukseklere tırmanmayı,
bir dağ yamacında, en sivri kosede esen rüzgarla bir olmayı.
hırçınlıgımı rüzgarda gördüm,
iç ısıtan ılıklığımıda rüzgarda gördüm.
gözlerimde bir dünya kurdum..
bakanın gözlerini yaşartan.
gözlerime bakanın gözleri yasardı,
bende bu gel-gitler olmasa
kim gelirdi-kim gitmezdi...
ben gelinciklerin arasında uyuya kaldım.
dileğim bir daha asla uyanmamak.
sevilmekde böyle bir şey değilmi,?
ben sevilmeyide unuttum,?
aslında biliyormusun,
ben hiç sevilmedim...
cunku canım yanmamaya efsunlu olunca,
ben ne buyuyebildim,
ne büyüyebildim.
papatya tarlasında
erken açmış gelin çiceğiydim.
bende bir gelincik tim.
dudaklarımda taşıyorum geçmişimin mührünü.
Gelin çiçeğiydim, gelinciktim,
Esen MUTİ aka Ebda
10:13
31,08,06
-----------------
albatRoz ' dan gelen cevap niteliğinde mektup,
(11,01,07)
yaa bunca zaman olmuş ben daha yeni girdim de bakıyom, yuh bana..ben de bari video linki koyayım da ortalık şenlensin :))
http://www.youtube.com/watch?v=nB_4C424meo
valla niyetim sadece linki koyup kaçmaktı ama madem geldim ve izledim iki satırda ben yazayım istedim.çok güçlü olduğumu hissediyorum ya severken, karşımda kimse duramazmış gibi oluyor, seviyorum ulan diyesim geliyor, diyorum da, ayyaş aşık modunda.oturup yazılar yazıyorum sonrasında da ahkam kesiyorum, astığım astık kestiğim kestik tadında.öyle değil işte.şu müziği bile duyunca, kendimi tekirdağ yolunda sevdiğimden kaçarken buluyorum.istiklalde bu melodiyi yakalayınca kulaklarım, ben istemeden beynime garip sinyaller gönderiyor ve onu hatırlıyorum yeniden.ne yani sevip de güçlü olmak maharet mi diyorum kendime.fişi çekilmiş mutfak robotu gibi kalakalıyorum, ne kesmeye mecalim var ne de doğramaya.yazdıklarım kendi kendime uyguladığım terapiydi aslında.boşlukta yankılandı çoğu.unutuldu bile hepsi, belki de günyüzü bile görmedi.bize ne bundan.size ne tabii.sevmediyseniz tabii, aşık olmadıysanız ve yaşamı nefes almaktan başka bi şey olarak görmediyseniz.öyle ekran karşısına geçmiş, klavye üzerinde dolaştırıyorum parmaklarımı şimdi.iyi ki sevmişim ulanve iyi ki de seni sevmişim.bırakıp da gidememişim o benim kendi bk yemem.neyse.ben bugun vapura bindim, martıları izledim, mahmutpaşadan kapalıçarşıya çıktım.istanbulu sevdim.üzerine "seni" andım.yaşamaktan onur duyduğum nice kısa andan birisinde sen de vardın, iyi ki de vardın.sağolasın.saygılar.albatRoz.bu video benim sana saygı duruşumdur. son busemdir hüzünlü dudaklarına, son olduğunu çok sonradan anladığım.
Sevgili Dostum albatRoz a itafen..!
Çocukluğum gelincik tarlasını andıran bahçelerde gecti,
agaçlarla düşüp kalktım,
bahcelerde yaktıgım ateslerde patlıcan kozletıp patates pısırdım.
başbelası bir kız cocuguydum.
çocuklugum gelincik ve papatyaların bol oldugu bahcelerde gectı.
agaçları sallar dutlar toplardım.
dur agaclarına tırmanır asagı duserdım.
gelinciklerden dudaklarıma ruj yaptım cocukken, bir daha hıc solmadı kırmızılıgı.
cocukken ben başbelası bir cocuktum.
cevız agacından dusup eli bile cizilmeyen,
ceviz kabuklarından tırnaklarıma oje yapardım,
anlasıldıgı uzere kadın her mevsımınde kadındı,
incir agacından kargayla inadım yuzunden dustum ve kalktım.
ben dusup-kalkarım
ne elim kanar ne bacagım,
nede canım yanar.
dorduncu kattan asagı atladıgımdada asıl nıyetım yukarıdakı telefon tellerıne vurmak asagıdakı kum bırıkıntısıne vucudumu bırakmaktı.
asvalta dustum ve gene kalktım.
ve merdıvenlerden gene yukarı cıktım tekrar denemek ıcın.
papatları sevdım,
gelincikleri sevdim.
bir demet papatya arasına sıkıstırılmıs gelincik olmak istedim hayatta,
yani herhangi biri icin dunyalara bedel,
olamadık...
ve ben düştüm-kalktım.
hiç canı acımamak nasıl bir durumdur anlamadı kımse.
olanca adilikleriyle atıldılar,
onlar bana carptı, ben dustum, onlar yuvarlandılar.
ben kalktım, onlar öldüler.
düşünce aglamamak..
hep sevdim yukseklere tırmanmayı,
bir dağ yamacında, en sivri kosede esen rüzgarla bir olmayı.
hırçınlıgımı rüzgarda gördüm,
iç ısıtan ılıklığımıda rüzgarda gördüm.
gözlerimde bir dünya kurdum..
bakanın gözlerini yaşartan.
gözlerime bakanın gözleri yasardı,
bende bu gel-gitler olmasa
kim gelirdi-kim gitmezdi...
ben gelinciklerin arasında uyuya kaldım.
dileğim bir daha asla uyanmamak.
sevilmekde böyle bir şey değilmi,?
ben sevilmeyide unuttum,?
aslında biliyormusun,
ben hiç sevilmedim...
cunku canım yanmamaya efsunlu olunca,
ben ne buyuyebildim,
ne büyüyebildim.
papatya tarlasında
erken açmış gelin çiceğiydim.
bende bir gelincik tim.
dudaklarımda taşıyorum geçmişimin mührünü.
Gelin çiçeğiydim, gelinciktim,
Esen MUTİ aka Ebda
10:13
31,08,06
-----------------
albatRoz ' dan gelen cevap niteliğinde mektup,
(11,01,07)
yaa bunca zaman olmuş ben daha yeni girdim de bakıyom, yuh bana..ben de bari video linki koyayım da ortalık şenlensin :))
http://www.youtube.com/watch?v=nB_4C424meo
valla niyetim sadece linki koyup kaçmaktı ama madem geldim ve izledim iki satırda ben yazayım istedim.çok güçlü olduğumu hissediyorum ya severken, karşımda kimse duramazmış gibi oluyor, seviyorum ulan diyesim geliyor, diyorum da, ayyaş aşık modunda.oturup yazılar yazıyorum sonrasında da ahkam kesiyorum, astığım astık kestiğim kestik tadında.öyle değil işte.şu müziği bile duyunca, kendimi tekirdağ yolunda sevdiğimden kaçarken buluyorum.istiklalde bu melodiyi yakalayınca kulaklarım, ben istemeden beynime garip sinyaller gönderiyor ve onu hatırlıyorum yeniden.ne yani sevip de güçlü olmak maharet mi diyorum kendime.fişi çekilmiş mutfak robotu gibi kalakalıyorum, ne kesmeye mecalim var ne de doğramaya.yazdıklarım kendi kendime uyguladığım terapiydi aslında.boşlukta yankılandı çoğu.unutuldu bile hepsi, belki de günyüzü bile görmedi.bize ne bundan.size ne tabii.sevmediyseniz tabii, aşık olmadıysanız ve yaşamı nefes almaktan başka bi şey olarak görmediyseniz.öyle ekran karşısına geçmiş, klavye üzerinde dolaştırıyorum parmaklarımı şimdi.iyi ki sevmişim ulanve iyi ki de seni sevmişim.bırakıp da gidememişim o benim kendi bk yemem.neyse.ben bugun vapura bindim, martıları izledim, mahmutpaşadan kapalıçarşıya çıktım.istanbulu sevdim.üzerine "seni" andım.yaşamaktan onur duyduğum nice kısa andan birisinde sen de vardın, iyi ki de vardın.sağolasın.saygılar.albatRoz.bu video benim sana saygı duruşumdur. son busemdir hüzünlü dudaklarına, son olduğunu çok sonradan anladığım.
Monday, August 28, 2006
Ne getirdiğimi merak ediyorsunuz değil mi,?(Vol.1)
Merhaba Dostlar,
-Makarna salatası yapmayı öğrendim; garniturleri yıkayacam diye çok mıncıklarsan eğer bir kısmısının canı çıkmış olabilir.!!
-Toz almaktan nefret ettiğimi bir kez daha öğrendim; bütün evin koltuğunu, dolabını taşıyayım... Halıları yıkıyayım, bütün gün camları sileyim, veeee en sevdiğim iş herşeyi ütülüyeyim ama nulurrrrrr,,!(burda kendime has hareketim var,,) toz almıyayım.!!
-Cevaplar Kitabına "Ben ne zaman meşhur olucam diye sormayacağım,?" bana "Boşuna uğraşma,,!" diyor ;) Tabiiii o kitap bendeki potansiyeli bilmiyor ;Pp
-Keskin virajlara 90-100 le girersem eger eniştemin bana bir daha arabayı vermeyeceğini öğrendim. Ve gene böyle bir olayda Ablamın, Emelin ve Alphanın böyle bir şoku atlatamayacağını, veeee alanzo olmadığımı;)), keskin virajları alırken gaza değilde frene basmam gerektigini öğrendim... Ama biri beni frene bas diye uyardıgında hiç basmıyorum nedense bunun ikinci ornegi oldu bu ;) İşime karışılmasından hoşlanmam..! ( Bu yolların ustası benim, gözlerimin hastası da sensin ;) )
-Düğün konvoylarının arasında kalırsan eğer çıkmanın güç olduğunu..!
-Yeni Foça nın yollarının ve denizinin cok güzel olduğunu, ahhhhh keşke bir digital fotoğraf makinam olsaydı yanımda..(ama aralığa az kaldı kendime hediye alacam).. Seneye tatil için Foçaya uğrayacağımı...
-Çipura yı bile konuşturabileceğimi ;) ve balık yerken karşımdakileri korkutabileceğimi,,, vay be kıza bak doymuyo dedirtebileceğimi ;) Ve balığı ellerimle yerken keyif aldığımı ;)
-Aslında açıkmadığımı öğrendım, yemek vakti geldigi için digerlerine uyum saglamak için yedigimi öğrendim... Ama boyle olmaması gerektıgınıde, acıkmam gerektigini ogrendım..!
-Alphanın çok komik bir cocuk oldugunu, trapez de hoplarken cıldırdıgını ;)
-Aslında çok neşeli birisi olup da nasıl bu kadar üzüldüğümü buldum. Bazı noktalarda salakladığımı fark ettim. Buna göre davranmak lazım...!
-Ve hayatta sadece heyecanı sevdiğimi öğrendim, yada bunu itiraf ettim kendime... Ben en çok içimdeki heyecanı seviyorum... Bunu söndürmeye çalışan herkezden, herşeyden herkezin huzurunda 'nefret ediyorum'. İsminin anıldığı her yerin özgürlük olduğunu, ve aslında hep gitmeyi uzaklara gitmeyi sevdigimi... Gittiğimde mutlu olduğumu öğrendim. Ve ben bu hayatta 'hiç kimseye ait olmadığımı asla olamayacağımı' öğrendim... Çünkü 'ben hep uzakları çekici kıldım'.
-Ben aşık olduğumda diğerlerinin aşkı gibi bir his olmadığını hissettim hislerimin, bir aidiyet duygusu taşımadığını fark ettim aşkımın. 'Bir hayvan gibi aşık olduğumu gördüm' uzun uzun denize doğru daldığımda gözlerim gördü bunları... Ve şu an tek kelime yalanı bilmeyen kalbim, beynim el ele vermiş parmaklarımdan dökülüyorlar.
-Olup olabileceğim bir kişi oluşuma kaldırın kadehlerinizi dostlar. Bütün bunları 'düşe yaza yaza' öğrendim.
-Burası Elalminda,,! Çünkü çok özgür düşündüm, özgürce yaşadım, özgürce yazdım...
-Makarna salatası yapmayı öğrendim; garniturleri yıkayacam diye çok mıncıklarsan eğer bir kısmısının canı çıkmış olabilir.!!
-Toz almaktan nefret ettiğimi bir kez daha öğrendim; bütün evin koltuğunu, dolabını taşıyayım... Halıları yıkıyayım, bütün gün camları sileyim, veeee en sevdiğim iş herşeyi ütülüyeyim ama nulurrrrrr,,!(burda kendime has hareketim var,,) toz almıyayım.!!
-Cevaplar Kitabına "Ben ne zaman meşhur olucam diye sormayacağım,?" bana "Boşuna uğraşma,,!" diyor ;) Tabiiii o kitap bendeki potansiyeli bilmiyor ;Pp
-Keskin virajlara 90-100 le girersem eger eniştemin bana bir daha arabayı vermeyeceğini öğrendim. Ve gene böyle bir olayda Ablamın, Emelin ve Alphanın böyle bir şoku atlatamayacağını, veeee alanzo olmadığımı;)), keskin virajları alırken gaza değilde frene basmam gerektigini öğrendim... Ama biri beni frene bas diye uyardıgında hiç basmıyorum nedense bunun ikinci ornegi oldu bu ;) İşime karışılmasından hoşlanmam..! ( Bu yolların ustası benim, gözlerimin hastası da sensin ;) )
-Düğün konvoylarının arasında kalırsan eğer çıkmanın güç olduğunu..!
-Yeni Foça nın yollarının ve denizinin cok güzel olduğunu, ahhhhh keşke bir digital fotoğraf makinam olsaydı yanımda..(ama aralığa az kaldı kendime hediye alacam).. Seneye tatil için Foçaya uğrayacağımı...
-Çipura yı bile konuşturabileceğimi ;) ve balık yerken karşımdakileri korkutabileceğimi,,, vay be kıza bak doymuyo dedirtebileceğimi ;) Ve balığı ellerimle yerken keyif aldığımı ;)
-Aslında açıkmadığımı öğrendım, yemek vakti geldigi için digerlerine uyum saglamak için yedigimi öğrendim... Ama boyle olmaması gerektıgınıde, acıkmam gerektigini ogrendım..!
-Alphanın çok komik bir cocuk oldugunu, trapez de hoplarken cıldırdıgını ;)
-Aslında çok neşeli birisi olup da nasıl bu kadar üzüldüğümü buldum. Bazı noktalarda salakladığımı fark ettim. Buna göre davranmak lazım...!
-Ve hayatta sadece heyecanı sevdiğimi öğrendim, yada bunu itiraf ettim kendime... Ben en çok içimdeki heyecanı seviyorum... Bunu söndürmeye çalışan herkezden, herşeyden herkezin huzurunda 'nefret ediyorum'. İsminin anıldığı her yerin özgürlük olduğunu, ve aslında hep gitmeyi uzaklara gitmeyi sevdigimi... Gittiğimde mutlu olduğumu öğrendim. Ve ben bu hayatta 'hiç kimseye ait olmadığımı asla olamayacağımı' öğrendim... Çünkü 'ben hep uzakları çekici kıldım'.
-Ben aşık olduğumda diğerlerinin aşkı gibi bir his olmadığını hissettim hislerimin, bir aidiyet duygusu taşımadığını fark ettim aşkımın. 'Bir hayvan gibi aşık olduğumu gördüm' uzun uzun denize doğru daldığımda gözlerim gördü bunları... Ve şu an tek kelime yalanı bilmeyen kalbim, beynim el ele vermiş parmaklarımdan dökülüyorlar.
-Olup olabileceğim bir kişi oluşuma kaldırın kadehlerinizi dostlar. Bütün bunları 'düşe yaza yaza' öğrendim.
-Burası Elalminda,,! Çünkü çok özgür düşündüm, özgürce yaşadım, özgürce yazdım...
Sunday, August 27, 2006
Gecenin bu saati ne işim var km...lerce uzakta.
Ne yapmak için geldim ve ne söylemek istiyorum...
UNUTTUM,,!
UNUTTUM,,!
Wednesday, August 23, 2006
-Bu değişikliği kendim istediğim için yaptım,,!
Tek düşmanı zamandır insanın. Kimse savaşamaz onunla, cesaret edenlerin hepsi unutulmuştur bir yerlerde... (Belki şu an gene yanlış bir şeyler yazıyorum, hukukumda var anlaşılması güç olmak.)
Zaman basit bir öç alır hayattan aslında. Bizlerde hayatımız boyunca nasibimizi alırız bu öfkeden. Zaman saymakla ve beklemekle bitmez.
Zaman taşı çatlatırda dokunamaz sabra,!
Sabır zaman gibi aç gözlü değildir o yemez, yutar,! Gelip geçenler onun öfke ve kinle beslendiğini kocaman dişleri olduğunu uydururlar uyumayan çocuklara. Ama ben biliyorum gerçeği bu yüzde büyük gözlerim, kulaklarım. Ben bir taş attım sabrın mahremine, şimdi sıramı bekliyorum...(Soruyorum kendime; Seni yeniden yazmaya sabrım varmı,? Ve ben bu sabra sahipsem zaman bize neler sunacak,? ben bunu kestiremiyorum. Bu gece beni yanlız bırakmak çok tehlikeli, korkuyorum...)
(Ne olur yanlız bırakma bu gece beni. Korkuyorum, ya seni, beni, bizi terk edip gidersem,,, bir daha zaman vermeyecekler duydum..!)
Ellerime uzanabilsen keşke.
Bu gece açık seçik yatağa uzandım, açık seçik bir öykü anlatmak için sana, bana, bize... Bir ifadesi de bu. Bana sarılsanda hissetsen kalbimin atmadığını korkudan titrediğini. Bir yanım gitmeyi hep sevmiştir, ama benimle gelmeni isteyecek kadar da istiyor ve merak ediyorum seni. Bu yüzden hiç bir yere gidemiyorum aslında. Ne olurdu sende bir taş atsan sabrın mahremine de sabredebilsen,! (-Beni asla anlayamayacaksın değil mi,?) Bu gece iliklerime kadar hissettim yanlızlığı, bunu sende hissedeceksin bekliyorum... (Herkez bir şekilde ruhunu arındırıyor bu da benim tercihim-adaletim farklı...;))
Zaman basit bir öç alır hayattan aslında. Bizlerde hayatımız boyunca nasibimizi alırız bu öfkeden. Zaman saymakla ve beklemekle bitmez.
Zaman taşı çatlatırda dokunamaz sabra,!
Sabır zaman gibi aç gözlü değildir o yemez, yutar,! Gelip geçenler onun öfke ve kinle beslendiğini kocaman dişleri olduğunu uydururlar uyumayan çocuklara. Ama ben biliyorum gerçeği bu yüzde büyük gözlerim, kulaklarım. Ben bir taş attım sabrın mahremine, şimdi sıramı bekliyorum...(Soruyorum kendime; Seni yeniden yazmaya sabrım varmı,? Ve ben bu sabra sahipsem zaman bize neler sunacak,? ben bunu kestiremiyorum. Bu gece beni yanlız bırakmak çok tehlikeli, korkuyorum...)
(Ne olur yanlız bırakma bu gece beni. Korkuyorum, ya seni, beni, bizi terk edip gidersem,,, bir daha zaman vermeyecekler duydum..!)
Ellerime uzanabilsen keşke.
Bu gece açık seçik yatağa uzandım, açık seçik bir öykü anlatmak için sana, bana, bize... Bir ifadesi de bu. Bana sarılsanda hissetsen kalbimin atmadığını korkudan titrediğini. Bir yanım gitmeyi hep sevmiştir, ama benimle gelmeni isteyecek kadar da istiyor ve merak ediyorum seni. Bu yüzden hiç bir yere gidemiyorum aslında. Ne olurdu sende bir taş atsan sabrın mahremine de sabredebilsen,! (-Beni asla anlayamayacaksın değil mi,?) Bu gece iliklerime kadar hissettim yanlızlığı, bunu sende hissedeceksin bekliyorum... (Herkez bir şekilde ruhunu arındırıyor bu da benim tercihim-adaletim farklı...;))
Friday, August 18, 2006
ÖLÜMLÜ
Dünkü aklın bugün yetmez
Yarın bambaşka bir dünya
Bir sen var o hiç değişmez
Gerçeklerin hep farkında
Yolyakınken düşün biraz
Bir nesildik beraberce
Bir Adım git bir Adım gel
Kaç yıl kaldı önümüzde
Gör artık gör artık anla
Ölümlü, ölümlü bu dünya
Düşman olmak mertlik değil
Korkaklığın iradesi
Kurnazlık marifet değil
Aptalların tesellisi
Pişmanlığa tercih etme
Geçmişteki hataları
Yalnız gözyaşların yıkar
Ruhundaki günahları
Gör artık, gör artık, anla
Ölümlü, ölümlü bu dünya
Gör artık, gör artık anla
Savaşma artık hayatla
Çok yoruldun, otur biraz
Misafirsin bu alemde
Etrafını seyret biraz
Fazla kalmazsın belki de
Doğru yanlış, gerçek yalan
Farketmiyor aslında
Dünya döner geçer zaman
Hiçbir şey kalmaz ardında
ÖLÜMLÜ - PENTAGRAM
Tuesday, August 15, 2006
Kıskanıyorum ve Yorumsuzum
Arkadaşlar, dostlar için için kıskanıyorum şu kim olduğu belli olmayan sevdalıları. Sevgilileri için hazırlanmış o güzel teklif için harcanan onca emeği. Taktir ediyorum sizi.
Bir aralar www.zerkinteklifivar.com vardı. Görseniz çok şahane bir siteydi. Sorular souluyor ve cevap vermesi bekleniyordu Hayır diyemiyorsun hepsi Evet. Yanlız bu sitenin sahibi ve teklifin gittigi adreste arkadasımdı tanıdığım için, bildigim için çok eğlenceli bulmuştum. Bu işin sonucu olumsuz oldu gerçi ama olsun.. -içinde kalmadı-
Şimdide http://eliffevlenbenimle.blogspot.com/ bu site gözüme çarptı. Hatta site sahibinin hazırladıgı banner ler dikkatini çekti, ve siteme ekledim. Bu meçhul şahısları merak etmekteyim. Düşünsenize bunun bir akım olabilecegini eliff in yerinde olmak isterdim ;) Birsürü site de blog kardeşinde bu banner. Tasarımcıyı tebrik ediyorum. Eliff evlen onunla,!
Eliff evlen onunla...
Tabi ki hayat ve seçimler bizim elimizde. Herkez mutlu olmak ister. Bazen mutlu ettiğini düşündüğün seni en çok üzen olabilir. Mutluluk bir insan eli diyordu Al yazmalımda.
Bende öyle diyorum ki: Mutluluk sarılmak birisine...
Bu kadar düğün, evlenme teklifi arasında bakarsınız size Nisan bir yaparım dostlar. Benim sağım solum belli mi olur ;)
Bir dostun dedigi gibi "buda senin bi kaç ay sonraki halin :))
gelin olmuş gidiyoorsuuuuuun
bana vedaaa ediyorsuuuuunn
:p"
-hatırlarmı acaba bu fidel li maili-
Söylenecek çok söz yok aslında, gözlerimden gözükür her şey çünkü dilimin inkarıdır bazen bakışlarım...
Deliliğe vurdum dostlar kendimi...
Yorumsuzum...
Bir aralar www.zerkinteklifivar.com vardı. Görseniz çok şahane bir siteydi. Sorular souluyor ve cevap vermesi bekleniyordu Hayır diyemiyorsun hepsi Evet. Yanlız bu sitenin sahibi ve teklifin gittigi adreste arkadasımdı tanıdığım için, bildigim için çok eğlenceli bulmuştum. Bu işin sonucu olumsuz oldu gerçi ama olsun.. -içinde kalmadı-
Şimdide http://eliffevlenbenimle.blogspot.com/ bu site gözüme çarptı. Hatta site sahibinin hazırladıgı banner ler dikkatini çekti, ve siteme ekledim. Bu meçhul şahısları merak etmekteyim. Düşünsenize bunun bir akım olabilecegini eliff in yerinde olmak isterdim ;) Birsürü site de blog kardeşinde bu banner. Tasarımcıyı tebrik ediyorum. Eliff evlen onunla,!
Eliff evlen onunla...
Tabi ki hayat ve seçimler bizim elimizde. Herkez mutlu olmak ister. Bazen mutlu ettiğini düşündüğün seni en çok üzen olabilir. Mutluluk bir insan eli diyordu Al yazmalımda.
Bende öyle diyorum ki: Mutluluk sarılmak birisine...
Bu kadar düğün, evlenme teklifi arasında bakarsınız size Nisan bir yaparım dostlar. Benim sağım solum belli mi olur ;)
Bir dostun dedigi gibi "buda senin bi kaç ay sonraki halin :))
gelin olmuş gidiyoorsuuuuuun
bana vedaaa ediyorsuuuuunn
:p"
-hatırlarmı acaba bu fidel li maili-
Söylenecek çok söz yok aslında, gözlerimden gözükür her şey çünkü dilimin inkarıdır bazen bakışlarım...
Deliliğe vurdum dostlar kendimi...
Yorumsuzum...
Oyun,
12,07,04 10;22 ad®enalin [b-tec]
'bu hayat hep oyun'
diyenlere söyliyceklerim;
sussam olmaz!
atıldım bir 'ada'cığa,
suçluyum, ama masum..
konuşsam hiç olmaz!
dedim 'yıkılmam böyle mevzularla'
sevgili bi yana,
ağalar beyler, eş-dost, cümle alem yanımda,
ağlasam olmaz!
gittim üç satır yazdım.
topladım içindeki bütün saçma ve anlamsız kelimeleri,
astım geçen zamana,
silsem olmaz!
kural yoktu, oynadım gene
oyuncaklar gerçek miydi bilmiyorum,
ama oynayanlar gerçekti
sonra zil çaldı,
ölme vakti geldi..
bekleyin biraz söyliycem.. yüzüstü bırakmam,
oynamam da;
sensiz olmaz!
-------
12,07,04 10;26 Ebda
Silemeyince susarmis aşık.
meneksenin moruna bulanan gözler
saklandı elindeki haritaya,
kabul görmez bir ustalıkla,
çıkarıp attı tüm giysilerini,
şimdi ört örtebilirsen.!
;)
-Ebda bir Ada-
sensiz olmaz!
-------
12,07,04 14;40 fever
aşık hep susar,
maşuk konuşur..
maşuk, aşıgına
aşık ise eger,
o vakit susuşmalar
başlar, yanyana,
dipdibe, suskun
diyaloglar başlar,
yanındayken susamalar
başlar, susarsın, susarsın,
sustukca susarsın, susuzluk
hic bitmez, maşuk'a hiç
doyulmaz..
'bu hayat hep oyun'
diyenlere söyliyceklerim;
sussam olmaz!
atıldım bir 'ada'cığa,
suçluyum, ama masum..
konuşsam hiç olmaz!
dedim 'yıkılmam böyle mevzularla'
sevgili bi yana,
ağalar beyler, eş-dost, cümle alem yanımda,
ağlasam olmaz!
gittim üç satır yazdım.
topladım içindeki bütün saçma ve anlamsız kelimeleri,
astım geçen zamana,
silsem olmaz!
kural yoktu, oynadım gene
oyuncaklar gerçek miydi bilmiyorum,
ama oynayanlar gerçekti
sonra zil çaldı,
ölme vakti geldi..
bekleyin biraz söyliycem.. yüzüstü bırakmam,
oynamam da;
sensiz olmaz!
-------
12,07,04 10;26 Ebda
Silemeyince susarmis aşık.
meneksenin moruna bulanan gözler
saklandı elindeki haritaya,
kabul görmez bir ustalıkla,
çıkarıp attı tüm giysilerini,
şimdi ört örtebilirsen.!
;)
-Ebda bir Ada-
sensiz olmaz!
-------
12,07,04 14;40 fever
aşık hep susar,
maşuk konuşur..
maşuk, aşıgına
aşık ise eger,
o vakit susuşmalar
başlar, yanyana,
dipdibe, suskun
diyaloglar başlar,
yanındayken susamalar
başlar, susarsın, susarsın,
sustukca susarsın, susuzluk
hic bitmez, maşuk'a hiç
doyulmaz..
Tuesday, August 08, 2006
Bitirme Tezim
“Sen bana ne olduğumu hatırlat olur mu?”
(Bitirme Tezim)
Teşekkürler!
Annecim, Babacım, Ablam ve kız kardeşlerim, dostlarım ve beni böyle dik başlı yapan hayatım sana da her şeyinle teşekkürler.
- Ebda tatilden sesleniyor;
O kadar sıcak ki ben bile terliyorum. Hem de şap şap damlatacak kadar. Kırkaltı kiloda çıktığım tatilden bir gram bile alamadan hatta yedikçe eriyerek geri döneceğe benziyorum. Buralar çok sıcak. Koca bir valiz ve bir dolu giysi. Hatta benim şehirde giymediğim tatil giysisi diye ayırdığım gardırobumun bir bölümü, dört çift ayakkabı, üç çift bikini, en degaje ve en süper mini ne varsa bavulumda. Bu yazıyı yazdığım not defterime alnımdan terler damlıyor. Koca kafalı sinbo vantilatör bile yetmiyor. Ben eriyorum. Aslında hoşuma gidiyor. Eriyip benden dökülen damlalar bir daha aynı kalıba damlamak istemediği için ben başka türlü şekilleniyorum. Daha çok güveniyorum kendime. Eskiden olduğum gibi. Hani tek başıma, başım kaşına derim ya ben, hep bu benim hayat sloganımdır ya ve ben pankart açarak yaşarım ya ;) Tek başıma herşeyi yapabilirim, göğüsleyebilirim. Hızla üstüme gelen her cismi, sözü göğsümde yumuşattıktan sonra ayaklarımın altına alabilirim ya. İşte kendime geldim. Yazmak istiyorum olabildiğince hızlı ve korkmadan, düşünmeden. Kaybolan Esen’ i buldum. Derler ya; “iki yıl önceki Esen’ i özledim.”
Bir rüyadan uyanıp ömrümün rüyasına yattım. Gözleri kapalı yürüdüğüm tek yol burası. Burası Elalminda..! Ve ben sadece burada mutluyum...
Gün geçtikçe güçleniyorum. İçimdeki gücün farkına vardıkça hissettiğim duygular daha bir güçleniyor. Dediğim gibi bazen kendimi dizginleyemeyeceğimden çok korkuyorum. Zamanla tanıyorum kendimi. Şu an çok tehlikeli gözüküyorum gözüme. Ve her zaman olup-olabileceğim bir kişi olmakla gurur duyuyorum.
Deniz çok tuzlu ve sığ. Burada geceler harika. İnanılmaz eğleniyorum. Hadi Esen “eller havaya” yapmaya gidiyoruz dediklerinde küçük bir çocuk gibi gözlerim ışıldıyor. Hemen en cici giysilerimi seçip süsleniyorum aynanın karşısında. Ve belirginleşen elmacık kemiklerime bakıyorum, dışarı çıkan kemiklerime... Bu hale nasıl geldim ben,? Diye soruyorum içten içe. Hayat diyor içimdeki ses. Yaşadın diyor. “Dirile dirile yaşadın kızım sen.” Dirildin sen uyanmadın diyorum ve bir gülücükle bütünleşiyor aynada gördüğüm beden. Araladığım dudaklarıma en sevdiğim kırmızı ruju sürdükten sonra dağılsın diye dudaklarım birbirine kapaklanıp istemsizce rujun dağılmasını sağlıyorlar ileri-geri. O en şahane yüzüğümü de sağ elimin işaret parmağına taktıktan sonra tamam oluyorum işte. Basit eski bir gümüş olmasına rağmen en değerli takım o yüzüktür. Ve bu parmaktan başka bir parmağa da takmamışımdır onu. O yüzük değil aslında bir anahtar benim için. Onun varlığını hissedemeyince huzursuz olurum ben. Sadece bir insana cidden çıkarıp verme cesaretini gösterebildim. Tanımadan sevdiğim ve bana “gene ne oldu kız sana” diyen Uber dostuma. O kadar. Çünkü ilk ve tek kez o fark etti o yüzüğün güzelliğini. O büyü sadece fark eden birisine layık olabilir. Demin korayla konuştuk telefonda şahane ;) Ve Koray bu yüzüğü gene beğense gene ona merak etmeden verebilirim ;))
Eveeeet. Dans etmek, acayip bir tutku. Oturduğumda yorulduğumu hissediyorum. Ayakta hoplayıp-zıplarken kendimden geçiyorum. Dansçı kızların dans ettiği kabinlere çıkmak istiyorum. Ne kubik nede evrim buna olanak sağlıyor. Amannn sabahlar olmasın. Heyy yanlış anlama alkolik değilim. Kola bardağında rakı içine birine göre hiç de alkolik değilim. ;)) Buralarda da rakı kadehi elde dans edemiyorsun ki. Öyle olsa göğsümden kıllarda çıkardı herhalde. Alemlerin AaBeCe si Ebda ;) eauheuhaue. Eeee ben birada sevmem ki. Şarap da etkisiz eleman gibi. Geçen sene boğazlarımı yakan votka dan sonra votka içmeye korkar viski içmeye tövbeli oldum. Kokteyllerde çok hafif sanki. Alışmamış götte don durmaz ki. Hiçbir koku anason kokusunun yerini almaz ki. Bembeyaz bir tül gibi hangi içki sunabilir kendini sana.Evde yunan rakısı varmış bananeeee. Rakımı ki o. Onlar rakı içmeyi bilmiyorsa yeni rakı ne yapsın ;))
Bir an duruyorum favori parçam çalmaya başlıyor. Affedersin diye. Hoplayıp zıplıyorum. Şahane bir şarkı bu. Hem hatırlıyorum hem içiyorum hem de zıplıyorum. Nasıl kilo alınır bu hiper-aktiflikle söyleyin bakalım. ;) Yaptığım şımarıklıkları anlatmaya gerek yok. Nazımı çeken ve benimle konuşan, konuşurken de söylediğim sözlerden beni zan altında tutmayan insanlarla beraberim. Eğleniyorum. Çok eğleniyorum. Daha bir göz yaşı dökmedim. Onu saymazsam...
Tatile çıkmadan Annemle çarşıya çıktık. Alışveriş yapıyoruz. Karşıdan karşıya geçiyoruz. Ben hooop atladım caddeye. Annem dedi ki; “Her şey senin için macera değil mi,?” Ben şok... Bazen annem şok eder. Öyle konuşur ki nerden anladı ki dersin. Garip önerileri vardır. Neden böyle olduğumu sorgulama fırsatı bırakmıyor bu halleri ;) Evet hayat benim için bir macera ve ben oyun oynamasını çok seviyorum. Oyun oynamaktan kastettiğim insan aldatmak-ihanette bulunmak-yalan yaşatmak değil. Minik işveler, nazlar, sazlı-sözlü atışmalar. Bazen kurduğum basit ama manidar laflar. Bayılıyorum insanın aklında soru işaretleri bırakmaya. Hoşuma gidiyor “ bu nasıl bir şey,?” dedirtmek.
Güneşlenmekten kapkara oldum. Tatilde herşey, herkes bir güzel geliyor gözüme. Zayıflıktan çıkmış kepçe kulaklarımdan sallanan uzun şaşalı küpeler bir ahizeyi andırsa bile bunlar bile şahane. Bir dövme deseni beğendim tahmin etmişsindir bir kurbağa şekli bu dönüşte yaptırmayı düşünüyorum. (Yaptırmadım) En beğendiğim nokta olan sırta. Yalnız bir problem var. Bende üç gün kalıcı oluyor bu dövmeler çok fazla yıkandığım için. Cilt doktorumun bile tavsiyesi ellerini felam çok yıkama ;) Çok ince bir derim var. Dokunsan morarırım, öptüğünde de yüzüm kızarır ;Pp
Alışveriş yerlerini dolaşıyoruz. Burada süper indirimler var. Hemen cici bir elbise almak istiyorum kendime. Ama beden bulamıyoruz üzülüyorum. En sonunda sinirle benden bir büyük beden o yeşil elbiseyi satın alıyorum. Üzülme daraltırsın diyorlar. Hayır ben büyüycem o elbiseye girecem diyorum pişkin pişkin ;))
Burada fallar bakıyoruz birbirimize. Benim medyum boku yemiş yüzüm aydınlanıyor kalabalıkta. Atıp atıp tutturuyorum. Sizi bilmem ama hissettiğim başıma gelir benim. Gördüğüm, duyduğumdan çok hislerime inanırım. Delirmişlikten kaçmamak böyle bir şey, sizin korktuğunuz bu aslında. Yani beni çekici kılan ;)
“Deliyim aslında Allah’ına kadar deliyim.
Kalbimi vereceğim aslımı bilenlere...”
Her zamanki gibi Ajda abla harika bir albüm yapmış. Tebrik ediyorum...
Gel zaman git zaman ben biraz ayrıldım buralardan sonra kaldığım pansiyona şehirden arkadaşım zu geldi. Eller havaya yaptık onunla da, Bol güneş, deniz maceraları, güneşlenmeler, mis kokan yemekler ve uzayan muhabbetler. Zu’ yu daha da yakından tanıdım. Bir gece Bistro ya gittiğimizde orda zu ya aşık olan sarhoş ve sadece yedi milyon sahibi manyak Hollandalı adamı unutmayacağım. Hele görseniz de ben taklidini yapsam size ;) Sonra bir başka Hollandalı yirmilik delikanlı yaşımı öğrendikten sonra yanımdan uzaklaşınca anladım ki; kızım Esen bu yaş bir bir artıyor fakat biraz hızlı ilerledi sanki ;)))) Zu şehre döndü ve bende geri döndüm. Gene aynı dolaşmalar, sahile gönderilirken bugün biriyle tanışmadan gel lütfen diye söylemleri ösnur’ un ;) Telefonumun hiç susmaması, ardı arkası kesilmeyen sorular. Niyetlerini sezinlediğim insanlar. Akşamları ev sıcak diye İnternet cafe de kamerayı da açarak yaptığım msn muhabbetleri. Ve Sevgili Ekrem ;)))) Hayatım özel hayatımızı ifşa etmeyeyim ;) euhaheuahuea
Şehre döndüm... Terminalde kubik karşıladı beni. Sağol varol... Eve bavullarımı atıp, Annemle bir posta tartışıp, Alphanıma koştum. Çünkü o bir numara... Ardından Okanı da gördüm. Sonra Eve geldim. Çamaşırları katlarken içim geçmiş. Uyku uyumadan yaptığım yolculuk ve gun boyu bır öte yana bir beri yana gittim geldim. Ablam uyandırmaya geldiginde uyumuyorum ben bayıldım dedigimi ablamında kikir kikir beni surukledigini hatırlıyorum Ertesi sabah bir de uyandım. Akşam oldu üç kız kardeş mülkiyecilere çıkıp bir buyuk şarabı bıtırıp eve indik. Harika bir geceydi. İnsanın kardeşlerinin olması ne hoş. Ama kardeş olmak için aynı kan bağının olmasına da gerek yoktur. Ben seçtim gülçini kardeş oda beni seçti kardeş. ;))) Eve geldim ve yatağa yığıldım. Unutmadan soyleyeyım kırkdokuz kilo olmuşum ben ;) Bir kilo kıyafet saysam genede harika bir başarı ehaehae ;)
Bu şahane, özgür, başıboş, plansız herşeyden öte tam ihtiyacım olduğu gibi bir tatil geçirmeme destek olan tüm dostlara teşekkürler. Beni yalnız bırakmayan herkese diyorum ki; çok teşekkür ederim. Bittim ben dediğimde yeniden dirilmeme yardımcı oldunuz iyi ki varsınız... İyiki hala benim sizi unuttuğum gibi beni unutmamış ve dışlamamışsınız. ;)
Bugün iş başı yaptım. Koşa koşa gittim işe. Çalan telefonları, patronumu, iş arkadaşlarımı, sabah kahvaltılarını her şeyi özlemişim. Daha bitmedi, konudan konuya atladığıma bakmayın bugün üzgünüm biraz da.
Bir son yazdım kendime; kabul edersiniz ki benim kalbim çatladı artık. Anlattım mı bilmiyorum ama sahilde onca taş içinde resmen bir kalp olan o taşı kendimle bütünleştirdim. "Kalan ne varsa orda." Taş gibi, artık onu kimse çatlatamaz. Ben çıkardım ve onun olduğu yere koydum kalbimi. Daha kırılmayayım, incinmeyeyim diye. Kahramanlar kötü olur mu,? Kahraman olmak için ölmek lazım demi. Ben dirildim de geldim, en kahraman benim. Gülüyorum, oynuyorum.... En kahraman benim. Sıkıysa birisi diş bilesin karşımda. Sıkıysa birisi dikilsin de karşımda buradayım desin. O hani hep bildik Esen var belki, gözler aynı belki sevgi dolu belki sımsıcak gülüyor hala belki. Belki hala içini ısıtabiliyorum baktıkça, ama öyle değil...
Sevda derler bir masalmış,
Yar ellerle zevke dalmış,
Unut diye haber salmış,
Ben nasıl yanmayam dağlar...
Diye söyler kahraman. Yolunda ilerler ilerler. Şapkasını kafasına geçirir. Okunan ezanla kendinden geçer. Yığılsam der, tepe taklak olsam, nasıl bir acıdır bu der ve anlar iflah olmaz artık. İşte derdin doyum noktasına ulaştığında kahraman Esen anlar ki; bu da geçecektir. Geçe geçe hep beraber tez elden biteceğizdir. Bu arbedeleri daha fazla yaşamamak için kitledim kendimi o taş kadar sessiz, ağır ve kendi ısısı olmayan aşk ı yasaklamış garip gülüşlü faniyim.
Asıl sen şimdi; Seyreyle gönül seyreyle...
---
14,09,06
Ebda
Evet en sonunda slaytları ekliyorum ;)
Seyirlik -1
Seyirlik -2
(Bitirme Tezim)
Teşekkürler!
Annecim, Babacım, Ablam ve kız kardeşlerim, dostlarım ve beni böyle dik başlı yapan hayatım sana da her şeyinle teşekkürler.
- Ebda tatilden sesleniyor;
O kadar sıcak ki ben bile terliyorum. Hem de şap şap damlatacak kadar. Kırkaltı kiloda çıktığım tatilden bir gram bile alamadan hatta yedikçe eriyerek geri döneceğe benziyorum. Buralar çok sıcak. Koca bir valiz ve bir dolu giysi. Hatta benim şehirde giymediğim tatil giysisi diye ayırdığım gardırobumun bir bölümü, dört çift ayakkabı, üç çift bikini, en degaje ve en süper mini ne varsa bavulumda. Bu yazıyı yazdığım not defterime alnımdan terler damlıyor. Koca kafalı sinbo vantilatör bile yetmiyor. Ben eriyorum. Aslında hoşuma gidiyor. Eriyip benden dökülen damlalar bir daha aynı kalıba damlamak istemediği için ben başka türlü şekilleniyorum. Daha çok güveniyorum kendime. Eskiden olduğum gibi. Hani tek başıma, başım kaşına derim ya ben, hep bu benim hayat sloganımdır ya ve ben pankart açarak yaşarım ya ;) Tek başıma herşeyi yapabilirim, göğüsleyebilirim. Hızla üstüme gelen her cismi, sözü göğsümde yumuşattıktan sonra ayaklarımın altına alabilirim ya. İşte kendime geldim. Yazmak istiyorum olabildiğince hızlı ve korkmadan, düşünmeden. Kaybolan Esen’ i buldum. Derler ya; “iki yıl önceki Esen’ i özledim.”
Bir rüyadan uyanıp ömrümün rüyasına yattım. Gözleri kapalı yürüdüğüm tek yol burası. Burası Elalminda..! Ve ben sadece burada mutluyum...
Gün geçtikçe güçleniyorum. İçimdeki gücün farkına vardıkça hissettiğim duygular daha bir güçleniyor. Dediğim gibi bazen kendimi dizginleyemeyeceğimden çok korkuyorum. Zamanla tanıyorum kendimi. Şu an çok tehlikeli gözüküyorum gözüme. Ve her zaman olup-olabileceğim bir kişi olmakla gurur duyuyorum.
Deniz çok tuzlu ve sığ. Burada geceler harika. İnanılmaz eğleniyorum. Hadi Esen “eller havaya” yapmaya gidiyoruz dediklerinde küçük bir çocuk gibi gözlerim ışıldıyor. Hemen en cici giysilerimi seçip süsleniyorum aynanın karşısında. Ve belirginleşen elmacık kemiklerime bakıyorum, dışarı çıkan kemiklerime... Bu hale nasıl geldim ben,? Diye soruyorum içten içe. Hayat diyor içimdeki ses. Yaşadın diyor. “Dirile dirile yaşadın kızım sen.” Dirildin sen uyanmadın diyorum ve bir gülücükle bütünleşiyor aynada gördüğüm beden. Araladığım dudaklarıma en sevdiğim kırmızı ruju sürdükten sonra dağılsın diye dudaklarım birbirine kapaklanıp istemsizce rujun dağılmasını sağlıyorlar ileri-geri. O en şahane yüzüğümü de sağ elimin işaret parmağına taktıktan sonra tamam oluyorum işte. Basit eski bir gümüş olmasına rağmen en değerli takım o yüzüktür. Ve bu parmaktan başka bir parmağa da takmamışımdır onu. O yüzük değil aslında bir anahtar benim için. Onun varlığını hissedemeyince huzursuz olurum ben. Sadece bir insana cidden çıkarıp verme cesaretini gösterebildim. Tanımadan sevdiğim ve bana “gene ne oldu kız sana” diyen Uber dostuma. O kadar. Çünkü ilk ve tek kez o fark etti o yüzüğün güzelliğini. O büyü sadece fark eden birisine layık olabilir. Demin korayla konuştuk telefonda şahane ;) Ve Koray bu yüzüğü gene beğense gene ona merak etmeden verebilirim ;))
Eveeeet. Dans etmek, acayip bir tutku. Oturduğumda yorulduğumu hissediyorum. Ayakta hoplayıp-zıplarken kendimden geçiyorum. Dansçı kızların dans ettiği kabinlere çıkmak istiyorum. Ne kubik nede evrim buna olanak sağlıyor. Amannn sabahlar olmasın. Heyy yanlış anlama alkolik değilim. Kola bardağında rakı içine birine göre hiç de alkolik değilim. ;)) Buralarda da rakı kadehi elde dans edemiyorsun ki. Öyle olsa göğsümden kıllarda çıkardı herhalde. Alemlerin AaBeCe si Ebda ;) eauheuhaue. Eeee ben birada sevmem ki. Şarap da etkisiz eleman gibi. Geçen sene boğazlarımı yakan votka dan sonra votka içmeye korkar viski içmeye tövbeli oldum. Kokteyllerde çok hafif sanki. Alışmamış götte don durmaz ki. Hiçbir koku anason kokusunun yerini almaz ki. Bembeyaz bir tül gibi hangi içki sunabilir kendini sana.Evde yunan rakısı varmış bananeeee. Rakımı ki o. Onlar rakı içmeyi bilmiyorsa yeni rakı ne yapsın ;))
Bir an duruyorum favori parçam çalmaya başlıyor. Affedersin diye. Hoplayıp zıplıyorum. Şahane bir şarkı bu. Hem hatırlıyorum hem içiyorum hem de zıplıyorum. Nasıl kilo alınır bu hiper-aktiflikle söyleyin bakalım. ;) Yaptığım şımarıklıkları anlatmaya gerek yok. Nazımı çeken ve benimle konuşan, konuşurken de söylediğim sözlerden beni zan altında tutmayan insanlarla beraberim. Eğleniyorum. Çok eğleniyorum. Daha bir göz yaşı dökmedim. Onu saymazsam...
Tatile çıkmadan Annemle çarşıya çıktık. Alışveriş yapıyoruz. Karşıdan karşıya geçiyoruz. Ben hooop atladım caddeye. Annem dedi ki; “Her şey senin için macera değil mi,?” Ben şok... Bazen annem şok eder. Öyle konuşur ki nerden anladı ki dersin. Garip önerileri vardır. Neden böyle olduğumu sorgulama fırsatı bırakmıyor bu halleri ;) Evet hayat benim için bir macera ve ben oyun oynamasını çok seviyorum. Oyun oynamaktan kastettiğim insan aldatmak-ihanette bulunmak-yalan yaşatmak değil. Minik işveler, nazlar, sazlı-sözlü atışmalar. Bazen kurduğum basit ama manidar laflar. Bayılıyorum insanın aklında soru işaretleri bırakmaya. Hoşuma gidiyor “ bu nasıl bir şey,?” dedirtmek.
Güneşlenmekten kapkara oldum. Tatilde herşey, herkes bir güzel geliyor gözüme. Zayıflıktan çıkmış kepçe kulaklarımdan sallanan uzun şaşalı küpeler bir ahizeyi andırsa bile bunlar bile şahane. Bir dövme deseni beğendim tahmin etmişsindir bir kurbağa şekli bu dönüşte yaptırmayı düşünüyorum. (Yaptırmadım) En beğendiğim nokta olan sırta. Yalnız bir problem var. Bende üç gün kalıcı oluyor bu dövmeler çok fazla yıkandığım için. Cilt doktorumun bile tavsiyesi ellerini felam çok yıkama ;) Çok ince bir derim var. Dokunsan morarırım, öptüğünde de yüzüm kızarır ;Pp
Alışveriş yerlerini dolaşıyoruz. Burada süper indirimler var. Hemen cici bir elbise almak istiyorum kendime. Ama beden bulamıyoruz üzülüyorum. En sonunda sinirle benden bir büyük beden o yeşil elbiseyi satın alıyorum. Üzülme daraltırsın diyorlar. Hayır ben büyüycem o elbiseye girecem diyorum pişkin pişkin ;))
Burada fallar bakıyoruz birbirimize. Benim medyum boku yemiş yüzüm aydınlanıyor kalabalıkta. Atıp atıp tutturuyorum. Sizi bilmem ama hissettiğim başıma gelir benim. Gördüğüm, duyduğumdan çok hislerime inanırım. Delirmişlikten kaçmamak böyle bir şey, sizin korktuğunuz bu aslında. Yani beni çekici kılan ;)
“Deliyim aslında Allah’ına kadar deliyim.
Kalbimi vereceğim aslımı bilenlere...”
Her zamanki gibi Ajda abla harika bir albüm yapmış. Tebrik ediyorum...
Gel zaman git zaman ben biraz ayrıldım buralardan sonra kaldığım pansiyona şehirden arkadaşım zu geldi. Eller havaya yaptık onunla da, Bol güneş, deniz maceraları, güneşlenmeler, mis kokan yemekler ve uzayan muhabbetler. Zu’ yu daha da yakından tanıdım. Bir gece Bistro ya gittiğimizde orda zu ya aşık olan sarhoş ve sadece yedi milyon sahibi manyak Hollandalı adamı unutmayacağım. Hele görseniz de ben taklidini yapsam size ;) Sonra bir başka Hollandalı yirmilik delikanlı yaşımı öğrendikten sonra yanımdan uzaklaşınca anladım ki; kızım Esen bu yaş bir bir artıyor fakat biraz hızlı ilerledi sanki ;)))) Zu şehre döndü ve bende geri döndüm. Gene aynı dolaşmalar, sahile gönderilirken bugün biriyle tanışmadan gel lütfen diye söylemleri ösnur’ un ;) Telefonumun hiç susmaması, ardı arkası kesilmeyen sorular. Niyetlerini sezinlediğim insanlar. Akşamları ev sıcak diye İnternet cafe de kamerayı da açarak yaptığım msn muhabbetleri. Ve Sevgili Ekrem ;)))) Hayatım özel hayatımızı ifşa etmeyeyim ;) euhaheuahuea
Şehre döndüm... Terminalde kubik karşıladı beni. Sağol varol... Eve bavullarımı atıp, Annemle bir posta tartışıp, Alphanıma koştum. Çünkü o bir numara... Ardından Okanı da gördüm. Sonra Eve geldim. Çamaşırları katlarken içim geçmiş. Uyku uyumadan yaptığım yolculuk ve gun boyu bır öte yana bir beri yana gittim geldim. Ablam uyandırmaya geldiginde uyumuyorum ben bayıldım dedigimi ablamında kikir kikir beni surukledigini hatırlıyorum Ertesi sabah bir de uyandım. Akşam oldu üç kız kardeş mülkiyecilere çıkıp bir buyuk şarabı bıtırıp eve indik. Harika bir geceydi. İnsanın kardeşlerinin olması ne hoş. Ama kardeş olmak için aynı kan bağının olmasına da gerek yoktur. Ben seçtim gülçini kardeş oda beni seçti kardeş. ;))) Eve geldim ve yatağa yığıldım. Unutmadan soyleyeyım kırkdokuz kilo olmuşum ben ;) Bir kilo kıyafet saysam genede harika bir başarı ehaehae ;)
Bu şahane, özgür, başıboş, plansız herşeyden öte tam ihtiyacım olduğu gibi bir tatil geçirmeme destek olan tüm dostlara teşekkürler. Beni yalnız bırakmayan herkese diyorum ki; çok teşekkür ederim. Bittim ben dediğimde yeniden dirilmeme yardımcı oldunuz iyi ki varsınız... İyiki hala benim sizi unuttuğum gibi beni unutmamış ve dışlamamışsınız. ;)
Bugün iş başı yaptım. Koşa koşa gittim işe. Çalan telefonları, patronumu, iş arkadaşlarımı, sabah kahvaltılarını her şeyi özlemişim. Daha bitmedi, konudan konuya atladığıma bakmayın bugün üzgünüm biraz da.
Bir son yazdım kendime; kabul edersiniz ki benim kalbim çatladı artık. Anlattım mı bilmiyorum ama sahilde onca taş içinde resmen bir kalp olan o taşı kendimle bütünleştirdim. "Kalan ne varsa orda." Taş gibi, artık onu kimse çatlatamaz. Ben çıkardım ve onun olduğu yere koydum kalbimi. Daha kırılmayayım, incinmeyeyim diye. Kahramanlar kötü olur mu,? Kahraman olmak için ölmek lazım demi. Ben dirildim de geldim, en kahraman benim. Gülüyorum, oynuyorum.... En kahraman benim. Sıkıysa birisi diş bilesin karşımda. Sıkıysa birisi dikilsin de karşımda buradayım desin. O hani hep bildik Esen var belki, gözler aynı belki sevgi dolu belki sımsıcak gülüyor hala belki. Belki hala içini ısıtabiliyorum baktıkça, ama öyle değil...
Sevda derler bir masalmış,
Yar ellerle zevke dalmış,
Unut diye haber salmış,
Ben nasıl yanmayam dağlar...
Diye söyler kahraman. Yolunda ilerler ilerler. Şapkasını kafasına geçirir. Okunan ezanla kendinden geçer. Yığılsam der, tepe taklak olsam, nasıl bir acıdır bu der ve anlar iflah olmaz artık. İşte derdin doyum noktasına ulaştığında kahraman Esen anlar ki; bu da geçecektir. Geçe geçe hep beraber tez elden biteceğizdir. Bu arbedeleri daha fazla yaşamamak için kitledim kendimi o taş kadar sessiz, ağır ve kendi ısısı olmayan aşk ı yasaklamış garip gülüşlü faniyim.
Asıl sen şimdi; Seyreyle gönül seyreyle...
---
14,09,06
Ebda
Evet en sonunda slaytları ekliyorum ;)
Seyirlik -1
Seyirlik -2
Subscribe to:
Posts (Atom)