Monday, October 08, 2007
Gidiyorum-II
Bakın eski ve yakın zamanlı bir örneği bu gidişlerin;
* Artık ben 47 kılodan 37 ye düşer de gelemem geriye ;),
* Bir açlık,
* İki mesai saatlerinin çoğalacak olması,
* Üç kurslarım var haftanın 5 akşamı bir günü dolu ve toplamda 6,
* Bakalım bu sefer zehirlenecekmiyiz,
* Yada imalat önlüğü giyip kaç giysimizi heba edeceğiz yağ ve pislik içinde,
* Sabahın kaçında kalkacanda servise bineceksin,
* Akşamlarıda cabası bakalım servis seni nereye şutlayacak, şansın yaver giderse ve sıkıldıysan her akşam servis kavgası etmekten hah evine yakın yerlerde inersin...
* Akşamları ah ben yarın ne yiyecem ne hazırlıyayım endişesi,
* Sabah bir dolu kap onları poşetlerle taşımak,
* Ordaki hatun kişinin psikolojik problemleriyle beni kıskanması kendisine rakip seçmesi durumunda ve yapıp - yapacakları ve hatırladığım yaptıkları,
* Bu sefer bildiğim bütün dövüş sanatları tekniklerini üstünde uygulayıp taksi çağırıp yeter başka birisi çalışsın orda diye kendimi şartladığım içten içe de bunu demeyi herşeyden çok istediğim bir an,
* Mesela nefes almak için izin almak lazım,
* Tuvaletteki dakikalarını sayan birileride var örneğin,
* Ve süreklü iş konsantreni bozan insan kalabalıkları,
* Esen baksana, Esen baksana, Esen, Esen, Esen seni çağırıyorlar, Esen
* Esen yat, Esen kalk
* Hadi herşeye istenirse çözüm bulunurda,
* Bunların hakkını ben tarafı çalışmamda hile-hurda olmadan verirken diğer taraf niye kuş avlar anlamadım,
* Allah büyük diyorum gene.
* Ve bir Bismillah la çıkıyorum yola gene.
* Derler ya gidipde dönmemek dönüpde bulmamak var.
* Hayırlısı olsun,
* Düşününce; Nasıl,? Güzel çalışma şartları demi,
* Gözümün önüne filin kaka sını toplayan bir fotoğraf geliyorda.
* Aslında pek farkı yok mesleklerimizin, kızın elindeki poşete büyük bir fil kaka yapıyor. Benimse ağzıma her gün sıçıyor büyük büyük filler. Afedersin. (Bizimkilerdeki abi gibi ;P )
* Aldığımız üç kuruşu kıçımızdan ter damlayana kadar hak ediyoruz,
* Ha birde insan tripleri,
* Özel hayatımın meraklıları,
* Yanında bunlarıda çekiyoruz,
* Yaşına başına bakmaz arar telefonla bile sarkıntılık eder.
* Bir telefon mesafesi uzağında olmayınca gözleri çıldırtmaya yeter zaten.
* Benimle konuşurken memelerime bakma aptal,!
* Yüzüme bakda konuş,!
* Arkamı döndüğümde popomu da inceleme,!
* Sana iş çıkmadı yıllardır benden, çıkmazda,!
* Ona laf anlat insanların içinde yüzün kızarsın onun bilmem nereleri şişsin,
* Birde niye görüşmüyom diye,
* Birde niye aramıyom diye,
* Trip atan her kimseler,
* Senin zaten vaktin olmaz diyenler,
* Ah bu ben, Ah,
* Taş olsa çatlar,
* Allah sabır ya kulum demiş,
* Esen de sabretmiş,
* Mübarek Kadir Gecesi gününde,
* Herşeyin hakkımızda hayırlı olmasını diliyorum,
* Tüm insanlık için,
* Artık benimde tutun ellerimden...
Friday, September 28, 2007
Biliyorum ki,,,
Ama benim inancım ve bütün olasılıklarım seni çok sevdi, hep sevecek,,,!
Ve şimdi ömrüm gözlerinin önünden geçmesede, her akşam abim deyip boynuna atılmasamda, saçlarımdan-anlımdan öpüp koklamasanda yaşattıkların büyür içimde.
Titreye titreye ağlasakda koyun koyuna bilirim yaptığım kurabiyeleri yerken güleceğimiz günler çok yakında.
Seni Seviyorum,,!
Monday, September 17, 2007
Daha Sonra Gelirim,,,
Uzun soluklu anlatmak istiyorum İtalya anılarımı ve uzun soluklu yaşamak istiyorum bu ülkede,,,!
İşler çok yoğun ve garip bir yoğunluk. Artık eşşek kıvamında çalışmanın ödülünü beklemeden çalışıyorum. Yani daha büyüğünü bekleyen tüccar gibi azına ağız bükmeden vakit eyliyorum ben öyle düşünüyorum. İşimi yapıyorum, işimde beni ;)) 8. yıla gireceğim şu zamanlarda eh yetti artık diyesim geliyor bekliyorum ;)
Ramazan ayını çok severim. Her anım ramazan kıvamında geçtiği için mi,? bilmem ama garip bir mutluluğu oluyor bu ayın. İnanmassınız kaç gün oldu bir kere küfür etmedim. ;)))
İtalyancayı çözmeye başladım kısmetse Davide yada Francesco bu hafta içinde kitaplarımıda getiriyorlar İtalyadan demeyin keyfime ;) Kahvem de bitmişti benim dur hemen arıyayım kahve istiyom ben diye nazlanayım ;) ehaheha,, Adım piccolo kaldı, offf yaaaa büyüküm ben ufaklık demeyin bana,, hırrrrr.
Büyüğüm ya inanmasamda 26 yaşındamıyım neyim. Ne olmuşum. Ne zaman olmuşum. Kaç kere çürük çoraplara aşık olmuşum. Ah kafam akılsız dumanlı kafam. Ne halt etmişimde düşe kalka gelmişim bu basamağa... Sadece Alara demişim katık yapmışım yaşamıma hayali bir kız çocuğunu, şizofren desem kendime ne yeri nede zamanı şimdi bunu söylemenin. Ah Allahım ne ziftin pekiymişim ben...
Şimdi bakıyorum da ne aşk da kazanmışım ne de işte ;) Eh ara sıra çıkan şans oyunları nı katmadım bak ;Pp Ama aslında ben kaybettiğimi sandıkça salaklamışım ya ondan ötürü kazanmışım aslında.
Bir ben varki benden öte benden ziyade,,, Kimseciklere elletmem,,! Ben bile ellemem seve seve kirletirim diye.. Bakmam doymasın gözleri gözlerime.. Koklamam sinmesin kokum tenine.. Anmam adını hiç bir mısra şiirde, hiç bir yazı arasında tarihime tanık olma, orda kaybolma diye. İşte o kadar severim seni de diyemem kimselere... Diyemem sana...
Thursday, July 19, 2007
Ogni volta che ho bisogno di te ,,,
Per riempire il mio cuore
e
Ho bisogno di te
Per sentirmi sveglio
Avere tante abitudini
Ho bisogno di te
Friday, July 13, 2007
Sizin Bir Abiniz Varmı,?
Benim hiç abim olmadı aslında, olmaması rizeli bir aileyi etkilemedide. Bizim orda kızlar da erkek ayarındadır ;)) Her ne kadar batı da doğup, yetiştiysemde kemencenin sesine hayran, sulu muhlamaya düşman olmuşumdur hayatımda. Birde bu sinirin üstüne laz(-ki laz değilim) inadı diye tabir edilen bir inatda eklenince haliyle hiç kendimi buralı sayamadım. Nerde yaşadığımın ve karnımın nerde doyduğunun önemi yok ben anadan da babadanda has mı has rizeliyim, o kadar ;)
Hem abimin olmaması beni görevlendirdi ailemde kardeşlerimin abisi de oldum kardeşide. Paylaştık çoğaldık, sevdik hemde çok sevdik. Bana bir kere öl esen deseler iki kere ölürüm onlar için,,,
Konu sapmasın da istiyorum, Feverimin Gülümün 2 gece önce sorduğu soruya verdiğim cevabı yaşatmak istemem;
F; Gülüm niye yazmıyorsun bakayım sen,?
E; Yazarsam küfür ederim diye yazmıyorum işte, hem bak bütün kızlar nişanlandı evlendi onlarıda kıskanıyorum zaten,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Hani kavramlar vardır; Anne olmak, Baba olmak, Abla olmak, Kardeş olmak, Aile olmak, vs, vs,
Bana deseler bunları hangisi güzel diye;
Derim ki; Baba olmak. Yani benim babam var, babam... Yada şöyle diyelim kızlar ve babaları,,, Annem gene bunları okuyup hiddetlenecek, ama napalım o benim babam ve Baba seni çok seviyorum,,, Yani düşünsene evlat sahibi ediyor seni Allah ve baba, babam oluyorsun çok şahane çok. Bir bayan olduğum için anneliğin acayip pimpiriklilik, uyku uyuyamamazlık, ve herşeyi göze alacak kadar saçma düşünmeden tamamiyle yüklenip gönderildikleriyle yapılan haraketler topluluğu olduğunu biliyorum. Yada hiç baba olmıyacağım için mi kıskanıyorum babalığı bilmem ama Hayatta baban mı var, iyiki baban var işte,,,
*Yeter*
Tuesday, June 26, 2007
Ne getirdiğimi merak ediyorsunuz değil mi,?(Vol.5)
Uzun zaman olmuş ses soluk çıkartmayalı. Ben iyiyim. Aslında daha iyi günlerimde oldu benim ama genede iyiyim. Adettendir onun için iyiyim ;)
Artık kuş yuvaya döndü, 7 aylık göçebeliğim bitti. Dahamı iyi oldu, dahamı kötü oldu,? Hemen cevap vereyim sanırsam daha da kötü oldu,,, Konuşmayacağım sadece yapacağım,!
Tatil hazırlıklarım tamam. Bu ağustosta bir çıkıyorum ve geliyormuyum bir daha henüz karar vermedim ;) Küçük bir Avrupa gezisi yapacağım. Nereleri gezdiğimi (Kesinlikle Roma ve Venediğe uğranacak, Venedikte gondol gezisi de yapılacak ;)) döndüğümde yazarım ve fotoğraflarını da çekerim.
Evde bir koşturmaca gidiyor. İşlerde koşturmaca. Kayıp gidiyor zaman ellerimden, öyle hızlı geçiyor ki bak Alphan bile 3 yaşına girdi... Canımın cananı büyüyor, gözlerimin önünde büyüyor en sevdiğim. En sevdiğim tam da istediğim gibi beni "Esen" diye çağırıyor, herhangi bir resmi eke takılmadan Esen gel, Esen git, Esen yap. İşte tam istediğim gibi,, ;)
Ve ne de var bu hayatın içinde biliyormusun; "Her şey geçip gidiyor,,! Bitiyor*Bitiyor" Artık kendimi daha doymuş hissediyorum ve daha bilmiş. Kavgaların, küskünlüklerin ve kırgınlıkların ardı arkasının kesilmeyeceğini öğrendim ve ne varki öğrene öğrene büyüdüm. Hep dediğim gibi; kimileri dener ve yazar, kimileri korkar ve kaçar, kimileri de tırsar ve okur ve yapmaz ;) Kimisi bir konu hakkında konuşmaya bile korkarken bir diğeride olağanca hiddediyle saldırır anlatmak için. Ne güzel ne bir benzerimiz var, ne de anlaşılanımız ;) Ama bütün kaygılar burda başlıyor. Olsun bu da güzel ;) Ama ben hala hiç haz etmiyorum bu konuşamama durumundan ve konuşamayıp pısan insanlardan,,,! Eğer seversem söylerim, ve nefret edersemde bunu bilirsin. Uykum geldiyse sadece uyumak istiyorumdur, ve karnım açsa sadece yemek yemek istiyorumdur. Anladım ben kimsenin tafra ve tribini çekemiyorum o kadar kolay ki böyle birini silip atmak hayatımdan hemde bir saniye bile düşünmeden midemi bulanıp, siliyorum, siliyorum işte.
Ve aşk; üç kuruşluk aşk;) hah haha haha,,,
Yazıyorum; Hani sevdim ya ben deliler divaneler gibi ya. Yok bu da yalanmış. Hatırlamakta zorlanıyorsan bir çehreyi ve ne garip unutmak için bir şey yapmadan uçup gidiyorsa her şey. Evet ben hiç sevmemişim bütün aşklarımı,,, Ne diyordu sezen benden selam söyleyin bütün aşklarıma,,,
Aşk var elbet geçmiş değilim,,, Ama bunun anlamını bir faniye yüklemek gibi bir şapşallığı yapmam artık. Aşk var bu alemde, ve her ne var ise buna aşık. Yaradandan ötürü yaradılanı sevmek...
Ve işte bu şarkı varya şahane,,,!
Andrea Bocelli & Sarah Brightman Müthiş Düeti "Con te Partiro"
quando sono solo
sogno all'orizzonte
e mancan le parole,
si lo so che non c'e` luce
in una stanza quando manca il sole,
se non ci sei tu con me,
su le finestre
mostra a tutti il mio cuore
che hai acceso,
chiudi dentro me
la lace che
hai incontrato per strada,
con te partrio'
paesi che non ho mai
veduto e vissuto con te,
adesso si li vivro'
con te partiro'
su navi per mari
che, io lo so,
no, no, non esistono piu'
con te io li vivro'
quando sei lontana
sogno all'orizzonte
e mancan le parole,
e io si lo so
che sie con me,
tu mia luna tu sei qui con me,
mio sole tu sei qui con me.
con te partiro'
paesi che non ho mai
veduto e vissuto con te,
adesso si li vivro.
con te partiro,
su navi per mari
che, io lo so,
no, no, non esistono piu',
con te io li rivivro.
con te partiro'
su navi per mari
che, io lo so,
no, no, non esistono piu'.
con te io li rivivro.
con te partiro'
io con te.
Saturday, April 07, 2007
Che cosa puo essere la domanda piu significante della vita,?
Ecco, e questo tutto il problema,!
*** Prima che cominci ad amare qualcuno devi conoscerlo bene,,!***
Poor Misguided Fool - Starsailor
Give me a call
When you're so sensitive
Its a long way to fall
Whenever you need a home
I will be there
Whenever you're all alone
And nobody cares
You're just a poor misguided fool
Who thinks they know what I should do
A line for me and a line for you
I lose my right to a point of view
Whenever you reach for me
I'll be your guide
Whenever you need someone
To keep it inside
Whenever you need a home
I will be there
Whenever you're all alone
And nobody cares
You're just a poor misguided fool
Who thinks they know what I should do
A line for me and a line for you
I lose my right to a point of view
I'll be your guide in the morning
You cover up bullet holes
As soon as you sound like him
Give me a call
When you're so sensitive
Its a long way to fall
You're just a poor misguided fool
Who thinks they know what I should do
A line for me and a line for you
I lose my right to a point of view
Ne zaman bir eve ihtiyaç duyarsan , hiç kimse seni önemsemediğinde ve sen kendini yapayanlız hissettiğinde ben sadece ben orda olacağım,,!,
Yes, i will be there,,,!
Sì, sarò là!
Monday, March 19, 2007
"Fiamma Eterna"
Quando tu non ci sei con me, io su questo mondo non sto vivendo, ma sto passando solamente tempo, La vita ha il sapore quando mi baci, ed io respiro dell' aria edi ogni cosa che esiste, questo amore. Nemmeno un minuto ti posso lasciare.
"tuo affezionato"
"Fiamma Eterna"
Monday, March 05, 2007
Friday, February 09, 2007
İnandığım Gibi,
HİÇ BİR ZAMAN 'KENDİMDEN' ÖTE BİR ŞEY OLMADIM. YALANSAM KOCA BİR YALAN, DOĞRUYSAM KOCA BİR DOĞRU OLDUM...
VE NE MUTLU BANA İNANDIĞIM GİBİ YAŞADIM,,!"
03,02,07 / 14;32
Tuesday, February 06, 2007
Ne getirdiğimi merak ediyorsunuz değil mi,?(Vol.4)
Diye başlıyan bir cümlenin akıllı uslu bitmesini beklemiyorsunuz değil mi,? ;) Gece geç yatmıştım sabahın bir körü anneannemde olmak üzere herkez geldi ve dürttü uyan Birol'u ara. Uyan Esen Uyan. Yahu benim gibi bir camışı uyandırmak kolay mı,?[Gerçi hiçbirşeyi duymam ama çamış dediğini duyup uyanabilirim ;)] Hem uyandırdın o sinirden nasibini almadan günü geçirebilirmisin. İşte aile olunca alışıyor sana. Çocukkende niye uyanıyom ben diye sinirimden ağlardım ;))) Heleki uyanıkken bana dokundun demi yada yanlışlıkla deydin bana offff tarif edemiyorum hırçınlığımı. Yazık ya kardeşlerime. Çocukken onlara çektirdiklerimi çektirdiklerimi şimdi affettirebildiğimi düşünüyorum ;)
Neyse haydi uyandım. Enişte, -Neeee istanbulamı gidiyoruz. O an tek düşündüğüm şey hava güzel ve arabayı ben kullanıcam. Arabayı ben kullanıcam, arabayı ben kullanıcam diye beynimde tekrar ediyor cümle. Arabayı ben kullanıcam. Hemde otobandan gitcez hemde ben kullanıcam. Arabayı ben kullandım ;) Çok ciddi olarak söylüyorum 180'i gördüm arabada. Hem artık radar kontrolü var demeden de yakalanmıyormuşsun. Öyle olduğunda hızı sabitliyorum gel keyfim gel ;) Araba kullanmak o kavisli yollarda sende beraberinde dönmek şahane tek kelimeyle şahane... Çok lezzetli. Tabikide size iki kere tehlike atlattığımızı 140 la giderken kırmızı ışıkta durmanın mümkün olmayacağını ve durmak istersen yolun ortasına kadar geleceğini sonra panikle ne yapcam ben diye bağırdığımı anlatmayacağım ;) Bir daha ışıklara gelmeden gördüğüm tekli trafik lambalarını dikkate alacağım. Kesinlikle Sarıdada geçmeyeceğim. Yusuf Yusufla tanıştım inanın ;)))))
Biz niyemi gittik istanbula, benim bilgisayarımı almaya. Ben başka bir şey düşünmüyorumki varsa yoksa araba. Yolların ustasıyım, gözlerimin hastasısın ;Ppp Yolları ve semtleri bilmediğim için şöyle izah edeyim. Asya tarafındaki Vatan Bilgisayarı bulduk sanş eseri ;) Ama benim laptop dan kalmamış. Adam sağolsun çok ilgilendi bizimle. Ama benim içimdeki öküz gene ne yapacağını bilemedi. Bana laptop yok diyen bir görevliye "senin müdürün nerde,?" diye soran öküzüm ben. Aslında ben öyle dediğimin farkında bile değilim. Olayı ablam ve kız kardeşimden bir daha dinleyince benmi yaptım bunu diye şaşırıyorum. Bazende kıl olduğum birisine gevşek davranamayıp hemen ağzıma gelenleri bir çırpıda diyorum. Sonrası bir rahatlama tabikide ;) velhasıl bin kelam arkadaş çok ilgilendi bizimle helede bursadan gittiğimizi söyleyince şaşırdı. Keyif bizim hayret birşey... Çuvalla para kazanıyorum nasıl harcıyacağımı şaşırdım auheuaheuaheu... Bize diğer şubeyi tarif etti. Ne tarif ama. Avrupa ya geçtik. Geçtik geçmesine ve Sol tarafta da Vatan Bilgisayar'ın yeni şubesinide gördük görmesine ama sola dönüş yok. Florya, Küçük çekmece felam derken birilerine sorduk ve bir şekilde köprüler üzerinden döndük. Edirneye az kalmıştı ;)))) Yol bilmeyince fena oluyor insan. En sonunda geldik bekledik bilmem ram takıldı felan derken aldık çıktık dönüyoruz. Açız, Sağolsun Birol gene imdadımıza yetişti aldığı o çok değişik kurabiyeler açlıktanmı ilk defa yediğim içinmi belki az olduğu için çok lezzetli geldi. Dönüş çok keyifliyli yolu kaçırmamak için gözümüz tabelalarda ben tabikide kopilotum. (Bir keresinde kopilotluk yapmıştım sadece yavaşşşşş diye bağırdığımı hatırlıyorum;Pp) Birol'un deyimine göre arabayı açtım. Napsam hemen 120 yi görüyor alet ;) Eee tabi öğretici bir tarafımda vardır benim ;)
Aaaaaa dur özencik yapıcam...
Toshiba A100-847 (1GB Ram ile) aldım ;) Güle Güle kullanayım. Tabi bunun parasını çıkartacağım işlerde yapayım demi ama ;)
Dönüşte Safranbolu Lokumu (Çifte Kavrulmuş) almadan döneceğimi düşünmüyorsunuz değil mi,? Sinan sen bu satırları okuduğunda ben Saray Helvayıda, Lokumlarıda, Hatta çikolatalı lokumlarıda bitirmiş olacağım ;)))) Belki bir diğer adım çikolata canavarıdır ;Pp
Havalar böyle bende pek estirikli şu sıralar. İçip sızdığım yerden uyanıp başlıyorum güne o şekilde. Hani diyor ya Nazan Abla(7n Bitirdin şarkısında); "Acı hatıraların odasını terk ettim, ötekine geçtim. Gözyaşlarım orda kaldı. Ne evlere sığıyorum ne sokaklara. Karşıdan karşıya geçerken havalara bakıyorum. Üstüne yürüyorum arabaların. Daha ne söyliyeyim bilmiyorum ki. Bu dudaklar artık seni öpmeyecek, bu kalp senin için çarpmayacak, senin için yaşamayacak, ölmeyecek. Senle aynı ağaca adını yazmayacak. Sende gittin ya...!!!" Ben en çok bu albümde 7n Bitirdin ve El Kızı şarkılarını sevdim. Zehirli Sarmaşıkda güzel aslında... ;)
İnsanın içinde büyük bir boşluk olduğunda o boşluğu doldurmak için neler yaptığının en keskin örneği ben olmalıyım. Napayım Allahın böyle, bu çeşit bir kuluyum bende. Vakti zamanında "Sevmek" başlıklı bir yazı göndermiştim siteye bir ara dönün geriye ve okuyun o yazıyı. Ordan hatırımda kalan ve benim bas bas bağırdığım iki mısra zikrediyor beynime:
"Seven, karşılıksız sever!…
Beğenen karşılığını ister!."
Başka söze ne hacet. En iyisimi siz beni fazla ciddiye almayın. Anlaşamıyoruz ;)))
Ebda bu aralar ne dinliyor;
- Kazım Koyuncu & Şevval Sam / Gelevera Deresi (Allahından Bulasın derken kalbimle dua ediyorum,,,)
- Hilmi Yarayıcı / Al Beni Yar (Al beni yar, al beni yar, Al göğsünde sar beni yar, yar almassan koy pazarda bir pul gibi sat beni yar,,,)
- Sezen Aksu / Geçer (Koray demişti bana üzülme gecer ler diye. Keşke acıların geçip gittiğini öğretmeseydin bana be Koray'cım.)
- Pinhani / İnandığım Masallar (Şahane bir albüm satın almanızı şiddetle tavsiye ederim.)
- Dorian / Yeniden Hayata (Albümü satın almanızı tavsiye ediyorum gene.)
- Buz / Nefretim Kederimden
- Buz / Omzundaki Yük (İstersen yor beni. Yerden yere vur beni, sonra dua et Tanrıya. bu bana yetmesin...)
- Zeki Müren / Seni Nasıl Sevdim
- Zeki Müren / Bir Gülü Sevdim (Diyor ya; Belkide o beni çoktan unutmuş, nerde kim bilir. Aşıktır Allah bilir... Aşıktır Allah bilir diyor elimdeki kadeh masayı dağıtıyor. Kesseler acımaz bir duruma geliyorum şarkının bu sırasında banada sıra geliyor dağılıyorum işte.)
- Deniz Seki / Her Şey Senin İçin
- Zuhal Olcay / İyi Oldu gelmediğin (Her baba yiğit içemez,,,!)
- Babazula / Bir Sana Bir de Bana (Sevgili Yavuz için dinliyorum...)
- Barış Akarsu / Ayrılacağız
- Barış Manço / Can Bedenden Çıkmayınca
- Candan Erçetin / Ben Böyleyim (Bu şarkıyı çok severim. Ve Rock cover yaptım dinlemek isteyenlere söyleyebilirim ;Pp)
- Emre Aydın / Belki Bir Gün Özlersin
- Ersen veDadaşlar / Arama Beni (Şahaneeeeeeee)
- Feridun Düzağaç / Senin Şarkın (Pek kimse bilmesede hala geçerli ;P)
- Meltem Cumbul / Ayrılık Ateşten Bir Ok
- Gülay / Daha Senden Gayri
- Hande Yener / Sakin olmalıyım (Hande Ablayı çok severim.)
- Kazım Koyuncu / Denizde Kararti Var (Yüreğimin derdini bilseniz ağlardınız...)
Bu liste uzarda gider...
***
Artık daha az seviyorum seni
Unutur gibi,ölür gibi daha az
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini
Kolay değil
Yalnızca sevgilimi değil,evladımı da kaybettim ben
Kaç acı birden imtihan etti beni
Tek bir gece vardır insanın hayatında
Ömür boyu sürer nöbeti
Bu da öyleydi,
İyi ol,sağ ol,uzak ol
Ama bir daha görme beni
***; Murathan Mungan / Gece Nöbeti
05,02,07 / 17;13
Wednesday, January 31, 2007
Anlatmaca,
O piti piti karemela sepeti terazi lastik jimlastik, biz size geldik pislendik, arabadan indik temizlendik, Lastik patladı, şöför atladı, içindeki yolcuların ödü patladı,,, böylemiydi ki, nasıldı ya unutmusum. Ama dur şeyi hatırlıyorum ip hoplama şekillerinden bir oyun vardi hani üçgen felam vardi ya orda söylediğimiz bir şarkı; Emma esesa esesada olivya ;) Ne demek olduğunu bilmiyorum çocukluğuma ait ;)
Gelelim buraya çocukluğumu bedenen bırakmış durumdayım ama hala gönlüm orda. Sokakta cocuklar top oynasın hemen bende bir pas beklerim ve çoğu plase denememin sonunda altımdaki topuklu ayakkabılarla kayıp kaseyi dağıtmışımdır.;))) Olsun bu bile çok eğlenceli. Yaşın yirmialtıya adım atması demek ip hoplayamayacağım anlamına gelmeski. Hem boyum uzun olduğundan (yani bebelerden) ben boyunlardan bile rahatlıkla hoplayabiliyorum ;)
Anlatıyorum tamam tamam...
Atlattığım üç tane kaza sonucu, boyunda oluşan iki fıtık sahibi oldum ve bir ay o boyunluğu hiç çıkarmadan kullandım. Şu an durumum çok iyi kumama da (yastığa) alıştım boynumdaki düzleşme iyileşirmiş. Hım birde yüzecekmişim, olur yaparım.;))) Sonra stres yok. Hadi ordan hayata baksana kimin kime tahammülü var, inanınki yok. Araba stop etti arkamdaki şerefsizin adiliği yüzünden panikle kaldıramadım dı arabayı. Yani bu adam beklesede bende inmesem o arabadan demi. Neyse bu eski bir olay şimdilerde öyle sorunlarım olmuyor ;) Ama hakkatten hangi doktora ne icin gittiysem Esen stres yok,!! dedi bende neremle dinliyorsam bu doktorları tansiyondan gözümdeki damarı kanatcak kadar neye sinir yapıyorsam çüş bana çüş. Ne desen boş bana. Neyle avunur insan bilmediğim için atıyorum kendimi ateşe... Herkez hayatı farklı algılar ve farklı öğrenir. Kimisi dener kimisi denenmişten sonuç çıkartır. Kimisi diğerinden daha korkaktır ve tecrübesizdir. Kimisi önündeki otlarla beslenmeyi tercih ederken kimisize daha yüksekteki otlara sıçramayı başarmıştır. Hayat işte. Çeşit çeşidiz görünürde aslında iki çeşidiz. Ben mi hangisindenim; herhalde bana böyle bir soru sormazdı herhangi birisi ;) Ben hep arkadaşlarıma dersi "ben" anlatırsam öğrendim. Hayatı yaşamayıda, anlatmayıda sevdim. Ben gözü kara olanlardanım. Kaybetmekten korkmayanlardanım. Ve denemekten yılmayanlardanım. Ve anlatanlardanım yaza yaza anlatanlardanım. Ki bir huyumda var benim konuşmayı çok severim. Ablama göre konuşmak için uykudan uyanıyorum ;) Bekir'in deyimine göre Esen konuşmaya başlasın fikrini değiştirirsin ;)))) Hani bir laf vardır ya konuştukların, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır diye. Şöyle tercüme edeyim sizi susturacak insanlarla karşılaşmamanızı temenni ederim. Yaşarken beynin ölmesi beter bir durumdu tecrübeyle sabitledim ;) Siz bana söyleyin ben denerim ;) Gittiğim bir ortamda en ilginç yemeği test etmek istemem, bilmediğim bir kokteyli tatmak istemem hep hepsi içimden geliyor. Ve merak çoğu aptalın deyimine göre kötü bir şeymiş. Hayır efendim bence fevkalade birşey. Merak ettiğin derecede algıların açık oluyor ve öğreniyorsun.
Geri dönüş yapalım gene...
Halen fabrikadayım ve uyuzlandım artık. Kırksekiz kiloyum ama aynaya baktığımda kendime koca götlü dobişko gibi gözüküyorum. Bu noktada kafayı yedim. Şimdi ben kendime morlu pembeli spor ayakkabı aldım. Hatta Davide,Poulo,Francesko ve ben beraber aldık ;) Sonraki hafta Serapcım bizde misafir kaldı. Çok hoş bir hafta sonuydu zaten. Kankamda Algel-A yı izledik Fransız filmiydi ve buna rağmen izledim ;)) İşte pazar günü havada güzel yürüye yürüye alışverişe gitces. Yolda ben serapı fotoluyorum ;)) Haydi gittik aldık onada beim ayakkabımınaynısından. Sonra heryerde indirim de indirim. Napcam ziftin pekini yaptım tabi gene. Evet Alışveriş yaptım nulcak yani ;) girdik SevenHill e, anam kotlarını hiç beğenmedim. Ben şahsen üç parça eşya aldım üçüde SevenHill Kids bölümünden. Yaşım yirmialtı olmuş olabilir amma velakin onaltılık genç kız eteğinin beli belime bol geliyor. Serapın bu duruma getirdiği yorum şahane üzülme sen o etek iri genç kızlar için ahahahaha ;) Canım kızım benim...
Fabrikada günler sapıtmış durumda iş bitmiyor. Artık gözümdede kıllandı durum. Ve fenalardayım. Gene yirmi lira zam alacaz ya onun için kastırıp duruyoruz ;) ahahahha. Neyse sabret kızım Esen sabret önünde tam bir senen var. Bu noktada da susuyorum. Evet bir kaç teklif daha var doğru.(Yanlış anlaşılmasın iş aramıyorum onlar beni buluyorlar, bu bir insan için şahane bir duygu, ben birşeyler olmuşum diyorum kendi kendime ama ne olduğumu çözemedim daha) Ama az bekleyin dostlar...
Evdeki bilgisayarı hani Microsoft XP seminerinden kazandığım o bilgisayarı Aykinin de yardımıyla sattım. Parayıda yedim ;Pp Şimdi dizüstü bilgisayar almaya karar verdim. Niyetim bu ay sonuna kadar almaktı ama sanırsam Şubatın ortasını bulacak. Kafamda iki tane model var. İkiside benzer özelliklere sahip ve fiyatları aynı ama henüz hangisini alacağıma karar vermedim. Toshiba A100-906 yada HP Pavilion DV6185EA . Aldığım zaman seslenirim. Gelir buraya özencik yaparım size ;)
Sonra cumartesi gününü anlatmak istiyorum size. Fabrikadan çıktık, Abdullah ve ben Carrefour' un kafe katına gittik. (Bakmayın tabikide Fransız mallarını almıyorum) Herşey iyi güzel yedik içtik bana mont baktık felan pişman dolaştık işte. Keyifli bir sohbetti. Anlayış kartelası geniş insanları hep takdir etmiş ve onlarla beraber bulunmaktan hep çok zevk almışımdır. Abdullahda bu adamlardan birisi. Seni bakışlarından ötürü, sözlerinden ötürü yargılamayacak bir insan. Yanlız coğu zaman lafı gediğine oturttuğuna şahit oldum. İzlemesi keyifliydi ;) Neyse bizim işimiz bitti içerde bir çıktık ki dışarıya anam nasıl yağmur yağıyor bende o gün hava iyi diye palto felam giymemişim bir incecik ceketimsi üstümde o kadar. Abdullah karacabeye dönecek bende eve dönecem. Benim burdan eve otobüs felam yok yani, ya taksiye binecen ya yürüyecen. Tabikide yürüdüm. Onbir dakika bile sürmedi yol. ;) O kadar uzun attımki adımlarımı... Çok keyif aldım yürüyüşten. Uzun uzun attım adımlarımı ve önüme bakmadım dimdik karşıma baktım sadece. Öyle bir andıki yürüyordum önümdeki çukurlara düşe kalka, ıslanmış olmam ve yağmurun soğukluğu önemli değildi. Sadece ileriye bakıyordum. Ayağıma takılan hiç bir şey engel olamıyordu. Ve engel olamıyordu yoldan geçen arabaların beni ıslatması. Ve pislenmiyordum onların attığı çamurla. Dedimki kızım Esen eğer bu yolda yürümeyi sen seçtiysen arabaların seni ıslatmasını da peşinen kabul etmişsin demektir. İşte özet niteliğinde bir cümle oldu. Mızmızlanmanın manası yok. Önümdekilerle yetinen bir insan olmadığım için hedefe varana kadar ıslanmak benim borcum. Ne diye mızmızlanacam. Ben seçtim bu hayatı. Hiç de pişman değilim. Daha zorlarını bile üzerimde test edebilirsiniz büyük bir ustalıkla alt edebilirim. Yirmi altı senede öğrendiğim tek bir şey var oda büyük konuşmamak. Ciddi ciddi diyorum yani büyük konuştuğumu düşünmeyin. Eğer yatağa girdiğinde gözlerini kapatıp hayal edebildiğin bir şey varsa onu gözlerini açtığındada denemelisin emin ol yapabilirsin. Gözlerini kapattığında sahnede onlarca insanın alkışladığı sanatçıysan denemelisin bunu, yada direksiyon başında fevkalade gidiyorsan emin ol sen bu işide yaptın demektir. Kaybedecek hiç birşeyimiz yok. Bu beden, ruh ve edindiğimiz maddeler bizim değiller. Şu "an" dan fazlasını kaybedemezsin... Ve "an" dediğim şey bir ömrün yanında şaka gibi gözüküyor değilmi ;) Önemli olan düşüp kalkıp, tekrar tekrar denemekti, tecrübe etmekti ve kazanmaktı demenizi (emeliniz, hayaliniz her ne ise) can-ı gönülden isterim.
Bir ömür kalemle bile çizilebilir basitlikte ve kısa aslında. Çünkü doymadığımız için aslında her şey için erken. Ayrılmak için erken, sevmek için erken, bissürü bahane. Vazgeçemediğimiz için erken. Alıştırmalı insan kendini tek başınalığa. Elbette yanlızlık insana göre değil ama alışmalı bir gün o evden çekip gitme fikrine. Alıştırmalı bu düşünceye beynini. Ve sevmeli, bütün gücü ve kuvvetiyle sevmeli. Sevmek; herkez kullanıyor demi bu kelimeyi, hani herkez seviyor değilmi. Söylediğiniz yalanlar hayatınız olmasın dostlar,,,! Sevin ve söyleyin. Sevmek aslında öyle zorki. Gözlerinizin içine baka baka Seni Seviyorum dediklerinde bakın o adama/kadına Sonrada sorun kendinize kendini seviyormu bu mahlukat,? Bakın çevresine ne kadar dostu var,? Bakın bakalım bu Size söylediği ifadenin kanıtı olacaktır emin olun. Aldanmayın.
Ömür nefreti dakikalara sığdıracak kadar uzun değil. Sevmek en zoru. Affetmek ise erdemin kırbacı. Affedin sizi üzünleri. Affedin ve gitsinler. Aşık olduğu için sevinin, inşallah deyin. Allah deyin. Ben öyle dedim. Sakın polyannacılık oynadığım düşünülmesin daha ilk okulda astım ve boğdum ben o karakteri bana ters geldiği için. Bu benim diniminde bana öğrettiği birşey. Reddedemiyorum o kadar. Allah beni affederken her ona kucak açtığımda ben onun yarattığı ben nasıl olurda kalp kırgınlığımı, gönül aldatmasını affetmem. Olmaz öyle birşey. Dostlar sevin, sevin ve söyleyin. Sevdiklerinize bakarken gözleriniz kör olana kadar sevin... İçinizden sizden gizli hazineler var, ben yıllar önce keşfettim bu çağlayanları. Asla vazgeçmeyin. Asla bırakmayın tuttuğunuz elleri. Ve asla kalp kırmayın,,! Kibirden uzak durun. Sokmayın yaşantınıza kibirli insanları. Alçak gönüllü olmak bir umman kadar büyük olmakla eş değer. Ben öyle biliyorum. Ve bana inanın hissettiğim ve test ettiğimden ötesini bahsetmiyorum size. Hislerimden ve samimiyetimden emin olabilirsiniz. Kibir Allah'ın bir Kul'una vereceği en büyük sakatlık bana göre. Çünkü kibirli insanın ne uzanacak kolu vardır, ne adım atacak ayağı, ne görecek gözü ne de duyacak kulağı vardır. Kibirli insanın ruhu sakattır. İşte en fecisi. Yaşantım öyle kıymetliki kibirli insanlara vakit ayıracak kadar evliya değilim ;)))
Sonrasında dün akşam telefonum çaldı. Telefonun ucundaki ses çokda özlemiştim.(Gerçi İtalya danda arayıp sordu beni) Sevgili Davide. Baş ağrıma aldırmadan koşa koşa çıktım dışarı. Ooooo bütün en ahalisi evde kocaman kucakladılar beni. Neydi o pirinçli mantarlı yemeğin adı unuttum ama pirinci hiç sevmesemde misafirlik yeri diye yedim işte ;) Sonra Francesko gelirken neden kurabiye getirmediğimi sordu ;) (Buda demek oluyor ki çok lezzetli yapıyorum kurabiyeleri) Hafta sonu mutfakta olacam ;)) Neyse ben çok sevindim. Davide elinde bir poşetle geldi. Açmam için bekliyorlar. Ihımmm açtım ve bir defter çıktı. Evet bir diğer poşet şahane bir kalem. Ve iliştirilmiş bir not. Çok sevindim. Bu defter ve kalemle güzel yazılar yazmam için hediyeymiş. Düşünsenize en keyif aldığım şey yazı yazmak ve bir can parçası gibi bir adam ona çevirip anlatabildiğim kadarını (Malesef ortak dilimiz şu an için İngilizce ben İtalyancayı yeni yeni öğrendiğim için oda Türkçeyi çat pat öğrenebildiği için durum böyle) beğenmiş hatta anlamışmı çevirdiklerimi bilmiyorum ama gözlerimin ışıltısına hayranlığını beni daha çok yazmaya teşfik ederek belirtmiş ve de demişki (anladığım kadarıyla) kariyerinin en üst piramidine çıkman dileklerimle güzel bayan... ;) Hayat anlayışınla benimde yenilenmeme sebep olduğun için binlerce kez teşekkürler Davide.
Davide;
E' molto gentile, Grazie di tutto.
Arrivederci Amici.
Ciao.
30,01,07
14;11
Doğru Olan
Bazen doğmak,,,"
Hangisinin doğru olduğunu:
Öldüğümüz zaman anlayacağız,,!
25,01,07
17;58
Mutlak Değerler
yazıyorum satırlarımı,,,
Mutlak mutsuzluğun
sınırları çizildi artık.
Soğuk dünya kımıldamıyor
Güneş öteki kıyıya geçti.
Yapraklarla saklanıyorlar
İlk gün gibi.
Gözlerim geç açıldı
Bakışlarım dokundu tanıklara.
Anlattım:
Bu "an" 'ın dönüşü olmadığını.
Nehir titredi
Ve
Yapraklar döküldü.
Beklenen bilinmeyene geldik
Çırıl çıplak.
......
Ve gene,
Yazarken konuştum seninle,,,
23,01,07
00;42
Monday, January 22, 2007
Fuzuli' den,,,
Vasl kim ar anda hicran ihtimali n'eylerem
[Kavuşma zevki, ayrılma korkusundan gelen üzüntüye değmez. İçinde ayrılma olasılığı bulunan kavuşmayı n'eyleyim?]
Fuzuli
-----
Demen kim adli yok ya zulmi çok her hal ile olsa
Gönül tahtına andan gayri sultan olmasun yarab
[Demeyin ki adaleti yok, ya da acımasızlığı çok. Ne olursa olsun,
Gönül tahtına ondan başka sultan olmasın Tanrım!]
Fuzuli
Affet
Başlarsam bitiririm diye
Hiç başlamadım sana
Tutsaklığı ben yaşamak isterken
Affet.
Sana yaşattım.
Ne geleceğim,
Ne de gideceğim...
Çekici olan kavuşmak değildi,
Ömrün "an" gibi hatırda kalan nefeslerinde.
Ayrık otlardan bile bitmemdi.
Affet,,!
22,01,07
10;12
Kurşun Gibi,
"Kalp unutmazsa
Göz benzerini bulup,
Sevdiğini sanar,,!"
Unuttuğunu düşündüğün
Belki; domatesin kaç kuruş olduğudur.
Ömrüme, salça olmuş hayatın değil.
Sevmekle, sevdiğini sanmak aynı şeydir.
Bir noktadan sıkılan kurşun gibi...
22,01,07
08;10
Kimmiyim,?
Soruları soran
Yanıtlarını uyduran
Yazdığı en aptal öyküde bile kendini kaybeden
Kendine Muti
Bir başlangıç
Ve
Bir Son'um ben.
İki kelimeyim (Başlangıç ve Son)
Geçiciyim (En önemli özelliğimde bu)
Bir "an" kadar mucizeyim bir ömrün yanında (Heşeyin geçip gittiğini düşündüğünde)
Yaşayan bir sanatçıyım,
Bu yüzden tanımıyorsunuz beni,,!
;))
22,01,07
00;57
Ateş Oldum,,,
-Hiç aramadı dedim.
-Aşık olmuştur dediler,
Gözlerim doldu.
Aşık olduysa "Helal Olsun" dedim.-
Ne olduğunu bilmekle
Ne aradığını bulmak;
kimin kaybettiğini gösterir.
Anlattım:
Dinlediler.
Keskin kalemi olan,
Tüfeğin ucundaki mermi,
Çoğu zaman süngü bendim.
Dokunanın kalbinde ve beyninde iz bırakan "kırmızı"
Güneşin yüzünde parladığı en güzel "an"
Bendim...
Kırmızı bir siyahtım gözlerimle bakarken evrene,
Sarsılmaz duruşuma pervane olan sendin.
Ben hep ateş oldum be anam,
Ya sen;
Ha birsin ha hiç,,,
22,01,07
00;39
Friday, January 19, 2007
Yağmurdan Sonra Gelen Toprağın Kokusu
Hayranım tıpki hayran olduğum gibi sana
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusunda
Ne tuhaf sen varsın sanki hemen yanımda
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusuna
Aşığım tıpkı aşık olduğum gibi sana
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusunda
Buluşuruz seninle sanki başka diyarda
Çiselerken yağmurlar, gülüşür tüm yapraklar
Çiçekler fısıldaşır, oynaşır tomurcuklar
İşte bende böyleyim, canlanırım yeniden
Seninle ben.
Sertab ERENER / Yağmurdan Sonra Gelen Toprağın Kokusu - TURUNCU
*Çok severek dinlerim*
Özlem
Kifayetsiz yaşamımdan açılan,
dar pencerelerden görüyorum rüyalarımı artık.
Ve, öyle çok özledim ki seni,
koklaya koklaya buluyorum yolumu.
Atlasam,
Denizin tuzuna karışırım.
Atsam,
Ölürüm.
Esen MUTİ
Ebda
04,01,07 / 08;37
"Kapkara Baktım, Oluk Oluk Kanattım,,!"
Çırılçıplak oturdum yatağın en köşesine. Gözlerimi sevdiğim yatak odamın reyhan rengi duvarlarına diktim, baktım baktım. Takvim hala ikibindört eylül' ü gösteriyordu, ayağa kalktım parkelerin üzerinde karafatmalarla dans ede ede gittim önce bir sigara sonrada sonrada yerdeki koca siyah mumu yaktım, ışığı kapattım ve siyah saten çarşaflarını yeni aldığım yatağıma uzandım. Araladığım dudaklarımın kenarına sıkıştırdığım sigara öyle güzel dans ediyordu ki. Bir nefes bir dans, bir nefes bir dans.
Günlerde gecelerce sevişmelerimizi seyrettim duvarda, ateşle dumanın dansı gibi. Bir seni yakardım, bir beni yakardım. Ateş ateş sevişmelerimizi, yatağa uzanan o incecik bedenimin ellerinin arasında kaydığı, dudaklarının bulmuş bir kahin gibi üzerimde usuldadığı geceleri özledim.
Halbuki daha saçlarım göğüslerimi bile örtmüyor ama en üryan düşleri ben görüyorum. Adi bakışlarım üzerimde doğruldum yataktan aynaya doğru ilerledim. Baktım ve bizi gördüm. Odada çığlıklarımızı duydum. Reyhan rengi duvarları gördüm gene.
Acımadım ne sana nede bana. Bir sigara daha yaktım, mutfağa doğru ilerledim. Tezgahın üzerindeki içki şişelerine takıldı gözüm. ne halde olduğumun ne zamandır çırılçıplak seni beklediğimin takvimi gibiydiler. Temiz bir kadeh evet alt raftaki şarap.İlerledim siyah satenlerin üzerine oturdum gene, sırtımıda yastıklarla destekledim. Bir kadeh, bir kadeh daha. Gözlerimi kapadım. Güneşle beraber uyanmalarımızı izledim. En sevdiğin film gibiydim. Uyurken ifadelerimi izlediğini benle beraber gülümsediğini gördüm. En sevdiğin film gibiydim. O filmin başrol oyuncusu ve sen filmin en pahalı afişi üzerinde uyuyordun. Ne de şanşlıydın, sevdiğindim. Taparcasına sevdiğin tek hayat, tek kadın bendim. Güneş gözlerime vurduğunda gördüm hepsini. Dudaklarımda dudaklarının usultusuyla uyandığım yazın en sıcağı mevsimlere inat terinle yıkanıyorum her an...
Bir güneş gördüm, öpücüğü eksikti. Ve titreye titreye kasılıyordum. Gözlerimi açtım sabah olmuş ve bedenimi titreten senin bedenin değildi. Ellerinin arasında kasılmamıştım. Soğuk artık çok soğuktu. Zaten artık neye sarılsam hep üşüyordum. Hep kasıla kasıla üşüyordum.
Bir sigara sıkıştırdım dudaklarımın o en sivri köşesine. Siyah çarşafa dolandım ve ilerledim. Hiç bitmiyecek muma üfledim. Perdeleri araladım ve balkona çıktım. Garip bir ürpertiyle gerindim balkonda.
Bütün odaları dolaştım camları açtım. Bir nefes ve bir duman. Bütün şişeleri doldurdum poşetlere, kül tutmuş küllükleri, sigara izmaritlerini, hepsini topladım. Yatak odama ileriedim ve takvimi bugüne getirdim. Aynaya baktım, çarşafı döktüm üzerimden. Bembeyaz giyindim. Omuzlarıma inen saçlarımı tokaladım. Boynumun inceliğini sergilermişçesine topuz yaptım tepemde. Bakmaya doyamadığın gözlerimin en sivri ve en büyük bakışlarına sürmeledim siyah kalemimi. Baktığımda hayatı hissettiğin gözlerimin sınırlarını çizdim. Baktığımın sonunu getirebilecek bakışlarımı taktım üstüme ve konuştuğumda kan akıttığım dudaklarımı araladım en sevdiğim kırmızı rujumu sürdüm. Bir ileri bir geri evet şimdi daha doldun ve belirgin. Biraz allık, evet elmacık kemikleri. Ahh bunları çok beğeniyorum. Herşeyi topladım, herşeyi. Kim taşıyacak bu çöp poşetlerini...
Kırmızı çantam omzundan çapraz bir maşallah çizerek uzanıyor. Bu evden çıkmadan önce bir nefes bir duman, bir nefes bir duman. aynada son rütuşlar. Bu beyaz elbiseyi ben ne zaman aldım anımsamıyorum bile. Off terliklerim, nerdeler hani o kırmızı terliklerim.
Evet gidiyorum, yaşadıklarımı unuttum içe içe, en dibini göre göre unuttum gitti. Eteklerimi tuta tuta, sokaktaki çocukların yere beyaz tebeşirlerle çizdiği sek sek dn oynaya oynaya gidiyorum.
Neler gördüğümü bilmeyen bakışları aldatmaya gidiyorum. Sigaramı üzerinde söndürdüm ben yandım sende yan diye.
"Herkez acıttığını acıyacaktır - Ebda"
Ben yandım,
Sende dağlan ateşle,,!
Esen MUTİ
Ebda
29,06,06
19,01,07
Wednesday, January 17, 2007
Seni Nasıl Sevdim,
Kulların Tanrıyı sevdiği gibi,,,
Sana hasret kaldım, sarılamadım
Bülbülün güle hasreti gibi
Gönlüme ne bahar nede yaz geldi,
Ne sesini duydum, ne elim deydi
Kader seni değil hep çile verdi
Bütün aşıkların çektiği gibi
Hep seni istedim yaradanımdan
Ağaçların yağmur duası gibi
Öylesine hasret kaldım yüzüne
Sanki çok sevmenin cezası gibi
Seni Nasıl Sevdim - Zeki MÜREN