Monday, November 21, 2005

Yaşamdan,,, Bir Kesit

Balık oltaya takıldığında ne düşünmüştür acaba,? Bittim, ölüyorum diye ağlamışmıdır? Sevmeleri gelmişmidir aklına,?
Her canlı için aynı değil mi? ölmek. Acı, gözyaşı, sonrası hep hasret, hep özlem. Ayrılıkla ölüm yanyana anılırmı,? Hiç bir ayrılığın ardından konuşulur mu açık - seçik?
Öldüğünde tuttuğun eller soğuktur, ayrılırken hala sıcak. Tuttuğun elden ayrılmak kolaymıdır hayatta? Ayrılıklar ölümlerin başlangıcımı,?
Evet, ayrılıklar ölümleri getiriyor ardından. Hep o bildiğin tebessümlerden uzağa - soğuğa düşüyorsun. -Elbet alışıyorsun.
Ölen ağlasın derler ya.. Sebebi mazinin doymayacağı herhalde, ;)
Hiç dönüpde arkama bakmadım desem, yalancı derdim kendime. Evet, arkama baktım çünkü; dün yaşadıklarımın eseri bu kadın. Ve kadın her zaman bir mazidir. -Ve ben bunada alıştım.
Sevdiğinin seni sevmediğini fark ettiğinde bir kadın ne yapar - ne yaptım - ne yapmıştım - ne yapmalıyım ? diye beynimin dehlizlerinde dolaşmak çok yorucu. Cevabı ise sessiz kal. Yoksa gerçeği kabullenip ondan daha erken uzaklaşacaksın. Aldatıldığımın farkında olup bunu kendime itiraf edemediğim anlarda oldu hayatta. Ayrılık ve ölüm gününü bildiğini düşünsene ne yapardın,? Bu düşünceden uzaklaşır sanki bir süprizle karşılaşmış gibi davranırdın demi. Seni bilmem ama ben öyle yaptım.
Her kadın anlar ortada dönen oyunu, ama kadın sevdiyse (-ki bu bence çok güçtür) korkar üşümekten.
Hayatta hep üşüdüm. Elim, ayağım, bedenim hiç ısınmadı. bununla beraber tavrım bile soğuk kaldı. Sanki, bir tek gülerken ısınıyorum hayatta.
Ellerim hiç ısınmadı benim. Severken öyle sevdimki benim olanı; hep korktum. Bu yüzden ayrılıkla ölüm çok yakındır ellerime. Severken gülüp-sevilirken ısındım.

,,,,,,,,,,,,,

Sevgilim ellerin saçlarımın içinde dolaştığında çakmak taşı oluyor sanki saç tellerim, alev alıcak düşüncelerim... Ürperiyorum. Saçlarımı okşayarak beni uykumdan uyandırdığın sabahları unutamıyorum. Dudağın dudağıma deydiğinde mis gibi yangın kokuyorum.
Ben hep sana yanıyorum,
Dönülmez akşamın ufkuna bir tek seninle gittim, inandım sana. Hayal olmaktan öteye geçti rüyalarım. Ve ben bu hayatta bir tek sana sarılıp uudum, seninlen uyandım.
İhtiyaç değilsin hayatımda, sen olmasanda yaşamak lazım. Ama tadım olmaz. Neyleyim sensiz sabahları, akşamı olacak günleri, yediğim lokmaları.
Seni severken sevmekten korkmayıp tadını aldığım gün dedimki kendime; işte bir bütün oldun kızım sen... Bir bütün oldun...
Sen eşim; kızımız Alara'nın babası. seni bütün günlerimde sevdim -seviyor olacağım. bu satırlar maziyi doyurmasa bile. Hep senin eşin kalacağım.

,,,,,,,,,,,,,
Evrenin en ihtişamlı düğününü ben yaptım. En güzel gelin ben olmuştum ve en yakışıklı damat da sendin. Çünkü sen benim bütün satırlarımın baş harfisin. Alfabeye de senle başladım ben biliyorsun.
Gelinliğim çocukluğum kokuyordu. Beyazın; sütten, sudan temiz hali, incecik bedenimden kayan, ipleri omuzlarımdan dökülen, boncuklarını koparttığım hani heyecandan. ;) Beyaz balerin papuçlarım nasıl dı,? Peki seninle topladığımız gelin çiçeklerim,?
Pırıl pırıl tenimde ışıldayan senin aşkındı, uzun kırmızı saçlarıma vuran güneş değildi. Damat tıraşını ne güzel yapmıştım o gün, hergün olduğu gibi. Hafif uzuna bakan ince telli ipek saçların bile formdaydı ogün. Gri takımı astarı kırmızı ve ben kırmızıyı çok severim diye ne pazarlık ederek almıştık ve sen onun içinde çok güzel duruyordum. En güzelide ceketini çıkarttığında beyaz gömleğinin içinde atlet olmamasıydı. ;) Geniş omuzlarını seyrettim sen etrafımda oynarken, terden bedenine yapışmış gömleği kokladım sana sarılıp dans ettiğimde. Sen belime sarıldığında kulağıma fısıldadın; "Sana Aşığım" birer ışık gibi gördüğüm tüm konuklar bizi duymuşçasına alkışladılar.
Heyecan yapmıyacak, sorulan sorulara "evet" diyecek, balerin papuclarım ezilmesin diye senden önce davranacaktım. Ayrıca seni bağırtmak için yandan bacağını çimdirecektim, ama bunu planladığımı sen orada "ahhh" diye bağırdığında öğrenecektin. ;) O alkışlar arasında bir tek sana sarıldığımı hatırlıyorum. Birde annemingözyaşlarını. Annem ağlarken ve ben sana o an sımsıkı sarılıyorken bir an herşey durdu ve ben çamurlarla oynayan, ağaçlardan inmeyen çocukluğuma gittim. Haklıydı annem ağlamakta... Alara da bu gelinlikten giydiğinde bende ona böyle gözükeceğim. Arabaya binip kornaya basarak uzaklaştıktan sonra müziğin seni bir süre kulaklarımda çaldı gülümsedim. Sana baktım ve ağladım. Bu gün bizin en güzel günümüz. Bu gelinliği giymeden işlediğim tüm günahlara, suçlara tövbelendiğimi ve o sabah huzur dolu uyandığımı hatırlıyorum. Ondan ağlasamda akacak makyaj yoktu yüzümde. Ve ben bunun için en güzel gelindim.
El deymemiş bir hayata hep seninle başlıyordum.
Hayatıma hoş geldin eşim,,,
Öyle güzel hoşbulduk ki, Allah ayırmasın.



20,11,05/02;00

No comments: